* İyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi.
* Maçlar minyatür kalede oynanıyorsa, penaltı boş kaleye ters şekilde topukla vurulurdu.
* Maçların hayali kale direkleri arası, adım ile sayılır, olmaları gereken yerler iki taş ile işaretlenirdi.
* Hava kararınca, ezan okununca, anne-baba çağırınca maç biterdi.
* Üç korner bir penaltıydı.
* Topu patlatan parasını öder, patlak top ikiye kesilip kafaya takılırdı.
* Kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe `Açılsana 3 kere sektirdim` derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı.
* Abanma ve burun vurmak yoktu, vurulursa eleştirilip kınanırdı.
* Topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer, istemediği kişileri topuyla oynatmazdı.
* Taçtan kendi önüne atıp başlatılınca, taç değişirdi.
* Maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.
* Varsa hakeme yapılan en dolu dizgin hakaret: "hakeme gözlük, beline dizlik" ti.
* Kaleci oyuncu kavramı vardı. Takımların genellikle iyi oyuncuları bu kutsal göreve kendilerini adarlardı.
* Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.
* Skor ne olursa olsun akşam!? saati yaklaştığında "Golü atan kazanır." kuralı işlerdi.
* Maçlardan sonra su sırasına girmek ayrı bir davaydı ve mutlaka koşa koşa gidilirdi. Genellikle yaşlı amca veya teyzeler, zemin katta oturanlar bu işin acımasız kurbanlarıydı.
* Eğer kaleci dahil herkes çalımlanmışsa; o top çizgiye kadar götürülür ya popo dürtmesi yada yere yatıp kafa, burun, alın gibi vucut kısımlarının dürtmesi ile gol atılırdı.
* Para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı, kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlanılırdı.
* Oynayacakların sayısı eğer tek ise, güçsüzlerden biri devre değiştirerek gönlü alınırdı.
* Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu Sahanın dışına atan getirirdi.
* Elin avantajı olmazdı.
* Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes `işe işe!` diye bağırırdı.
* Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adım almayı iyi bilenindi.
* Top insanın pek münasip olmayan bir tarafına gelirse herkes `işe işe!` diye bağırırdı.
* Elin avantajı olmazdı.
* Top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. Topu saha dışına atan getirirdi.
* Mahallenin abileri kaleci alıştırırlardı ve buna göre puan verirlerdi. Aralarında kavga eden çocukların puanı kesilirdi.
* Atan alır spor vardı. Eğer top kime çarpıp çıkmışsa topun gittiği yer neresi olursa olsun koşa koşa gidip alırdı.
Bahri Can
Hakan kaya
4 Kasım 2014 SalıEreğlisporun maçlarında bi amca önüne beni alsada içeri girsem beklemesi vardı, kelhacı vardı, sarıcada yüzmek vardı, şimdiki halk otobüsleri durağından geçen kanalda tahta yüzdürmek vardı, yerden yüzlerce kazıkazan kağıdı toplayıp belki görmemiştir diye 3 aynı rakam varmı diye bakmak vardı, okuldan kaçıp saatlerce murat bilardoda beklemek vardı, bilye oynamak vardı, ıslıklı vardı, kablo toplayıp içindeki bakırı satmak vardı, bilyalı araba yapmak vardı, jetonlu ptt telefonu vardı, yeni yıl kartpostalı gönderme vardı, 2 kişi ile bile topla oynanabilen 9 aylık vardı, çubukla içine çekilen toz şeker ve lezzo şekerler vardı, mahalle maçları vardı, vardıda vardı, keşke bu kadar teknoloji gelişmeseydi diyorumbazen