Merhaba sevgili okuyucularımız.
Sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi günümüz dünyasında her şey o kadar hızlı akıyor ki insanın ne bedenen, ne zihnen, ne de ruhen bu hıza ulaşması mümkün değil. Bu hızlı akış içinde insanlar çoğu zaman kendilerine vakit ayıramamaktan şikâyet ediyor. Ama vakit ayıranlarında hiç bir şekilde tatmin olamadığını ve ne bedenen, ne zihnen, ne de ruhen hiçbir şekilde dinlenemediğini görüyoruz. Günümüzün en çok şikâyet edilen unsuru stres. Yediden yetmişe herkes stresten şikâyetçi. Bu kadar stres neden peki? İnsan bu kadar strese dayanamıyor ve ruhi stresle birlikte bedeni hastalıklarda baş gösteriyor. Bu kadar insan bir şey arıyor. Aradığını bulamıyor ve insanlarda dediğimiz gibi stres baş gösteriyor. Peki, bu kadar insan ne arıyor? Ya da ne aradığını biliyor mu? Bir söz vardır; aradığını bilmeyen, bildiğini bulamazmış. İşte insanlarda bugünün şartlarında aradığının farkında değil. İnsanların aradığı ise kalplerin tatmini. Hiç kimse bu işin farkında değil maalesef. İnsanların gönlü aç. Bu açlık ister istemez gözü açlığa dönüyor her manada. Gönlünü doyuran insanın ruhu tatmin olur. Ruhu tatmin olan kişi ise diğer insanların ruhlarını tamir edecek seviyeye gelir.
İşte sizlere nasıl ruh tamir üstadı olacağınızı anlatacağım....hadi başlayalım :)
İnsan değimiz varlığız hepimiz. Peki, insan ne ile yaşar? Ekmek, su, uyku hangisi sizce? Tabii ki hiçbiri
değil. Diyebilirsiniz ki nasıl yani, bunlar olmadan yaşar mı insan? Aslında yaşamaktan kasıt fiziksel bir bedende hayat sürmekten ibaret değil. Sizce bu ihtiyaçlarını karşılayan her insan yaşıyor mu, ya da yaşamaktan ne anlıyoruz. Peki, ben şu an ne yapıyorum? Sohbet, nasihat, ahkâm kesme, hayır hiç biri değil arkadaşlar. Ben şu an dünyayı değiştiriyorum. Nasıl yani diyebilirsiniz. Ben burada bir heyecan yaşıyorum. Neye karşı bir heyecan, benim bir vizyonum var. İşte heyecan yaşamama neden olan bu. Ya da doğrusu şu; beni yaşatan bu heyecan. İşte insan heyecanla yaşar. Heyecan içinse bir vizyon lazım. Vizyonu ise hedef oluşturur. Hedef demek ise umuttur. Umudu olanın hedefi vardır. Hedefi olanın motivasyonu olur. Motivasyonu olan ise odaklanır ve bu heyecanı devam ettirerek hedefine ulaşmak için umut taşır. İşte insan en özde umutla yaşar. Umudu olmayan insan sadece bedenen vardır. Bedenen olan bir insanın ise sadece bedeni hedefleri vardır. Yemek, içmek, uyumak vb. Sadece bu hedefler doğrultusunda yaşam ne kadar sağlıklı gider? Tabii ki hiçte sağlıklı olmayacaktır. Çünkü bu ihtiyaçlar arasında insan bir kısır döngüye girerek asıl tatmin edilmesi gereken duygusal ve zihinsel yönünü ihmal ettiğinde hayatın boş ve anlamsız olduğuna dair inanca kapılacaktır. Böyle bir insanın da ne umudu ne heyecanı ne de motivasyonu olacaktır. Ruhun gıdası heyecandır. Aslolan ise ruh olduğundan öncelikli olarak onun doyurulması ve tatmin edilmesi gerekir.
Yoksa sadece bedeni ihtiyaçları karşılanan bir insanın yaşayan ölüden hiçbir farkı yoktur. Umut varsa yarın vardır. Yarın varsa heyecan vardır. Aslında hepimizin ihtiyacı olan vizyonel bir heyecandır. Burada vizyonunuz ve hedefiniz tüm insanların kaliteli, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamaları olmalı. Böylece hiç bir zaman eskimeyen ve bitmeyen bir heyecan içinde olursunuz. Ve bunun tatmini ve hazzı paha biçilemez. Diğer hedefler ise buna ulaşmak için birer amaç olmalıdır.
NEFSİNİ BİLEN RABBİNİ BİLİR
Bu söz insanın eksik ve kusurlarını görmesinin ona getireceği en büyük faydayı anlatıyor aslında. Çünkü insanın nefsi demek onun eksik ve kusurlu tarafları demektir. İşte bunu başarabilmek için de vicdan aynasına bakmak ve orada ruhun gözüyle bu eksikleri görmek gerekir. Bu süreç ömür boyu devam eden bir süreçtir aslında. İnsanların Rabbini bilme meselesi, onların kendi özlerine yani ruhlarına dönüp orada kendilerine bakmalarını, bu bakıştan sonra da Rabbimiz olan Allah karşısında ne kadar zayıf olduğumuzu ve eksiklerimizin ne kadar fazla olduğunu anlamamız demektir.
Bunu anlayan insan bu çabasını ömür boyu devam ettirirse işte o zaman dünya hayatı içinde ahiret hayatı içinde çok güzel çalışmaların ve çabaların içine girer.
Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş)Bulanlardır.(Tegabün Suresi 16)
Bu ayette de görüldüğü üzere insanın nefsi, bencil tutkular üzere bir hayat ister. İşte ruh gözüyle vicdan aynasına bakabilenler, bundan kurtulmayı başarabilirler. İşte o zaman nefsinin yani eksik ve kusurlarının farkına varıp Rabbini bilme mertebesine çıkarlar. Böylece insan bencillikten uzaklaşır. Diğerkâmlık başlar. Hayatını insanların daha iyi, daha mutlu, daha huzurlu ve daha kaliteli bir hayat yaşamaları için sarf eder. Bu ise insanın ulaşabileceği en gerçek mutluluktur. İnsan nefsinden geçince bunun verdiği huzurla dünya ve ahirette iyiliği elde etmek için uğraşır. Bunun yolu da diğer insanların ihtiyaçlarının görülmesi ve onların da dünya ve ahiret iyiliğine ulaşması için çaba göstermektir. İnsan o zaman dünyaya geliş amacını fark eder. Ve maddi anlamada da yaptığı her şeyi, ruhunun gelişimi ve insanların ruhlarını tamir etmek için yapar.
HUZURUN VE MUTLULUĞUN ANAHTARI
Günümüzde insanların büyük bir kısmı psikolojik anlamda sıkıntı içerisindeler. Bunun en büyük nedeni insanların tatmini, huzuru ve mutluluğu başka yerlerde aramalarıdır.
Fakat Allah Ayette Şöyle Buyuruyor:
Haberiniz Olsun; Kalpler Yalnızca Allah'ın Zikriyle Mutmain Olur.(Rad 28).
Bu bağlamda baktığımızda gönlüne Allah aşkı yerleşmemiş bir insanın huzurlu ve mutlu olması ve psikolojik anlamda rahat olması mümkün değildir. Tabii Allah'ın zikri derken buradaki zikir şu anlamda değil sadece, akşama kadar dilinle Allah Allah diye gezmek değildir. Buradaki zikrin özü Allah aşkıdır, Allah korkusudur. İnsanın kalbinde, gönlünde ve zihninde Allah'tan başka bir şeyin olmamasıdır. Ancak bu şekilde insan huzurlu ve mutlu olabilir. Peki, buna erişmek için ne yapmak gerekir. Öncelikli olarak Allah'ın farkına varmak gerekir. O nasıl söz diyebilirseniz. İnsanlar Allah'ın farkında değil mi de bunu söylüyorsun diyebilirsiniz. Maalesef öyle. Günümüzde yine en büyük sıkıntılardan biri de insanların Allah var deyip haşa Allah yokmuş gibi hayat yaşamaları. Allah bununla ilgili bir ayette şöyle buyuruyor:
Andolsun, Onlara: 'Gökleri Ve Yeri Kim Yarattı, Güneşi Ve Ayı Kim Emre Amade Kıldı?'
Diye Soracak Olursan, Şüphesiz: 'Allah' Diyecekler. Şu Halde Nasıl Oluyor Da Çevriliyorlar?
(Ankebut 61)
Buradan insanların dilinde bir Allah kavramı olduğunu ama bu kavramın insanların kalplerine
işlemediğini ve insanların Allah'ı hakkıyla tanımadıklarını anlıyoruz. İşte görüldüğü gibi insanlar Allah'ın kudretinin, azametinin, sanatının ve aşkının farkında değiller. Allah bununla ilgili bir ayette şöyle buyuruyor:
Onlar, Allah'ın Kadrini Hakkıyla Takdir Edemediler. Şüphesiz Allah Güç Sahibidir, Azizdir.(Hac 74)
Bundan dolayı da dilleriyle söylediklerini kalpleri tasdik edemiyor. Ya da etmek istemiyor.
Allah bununla ilgili bir ayette şöyle buyuruyor:
Bedeviler, 'İman Ettik' Dediler. De Ki: 'Siz İman Etmediniz; Ancak 'İslam (Müslüman Veya Teslim)
Olduk Deyin. İman Henüz Kalplerinize Girmiş Değildir.(Hucurat 14)
Allah'ın farkına varmak ve Allah aşkına ermek için, Allah'ın bizim için gönderdiği kitabı hakkıyla
okumamız, anlamamız ve hayatımıza tatbik etmemiz gerekiyor. Yoksa bir takım kulaktan dolma
bilgilerle, hurafelerle, sadece ana babadan ya da toplumdan gelen ve doğru mu yanlış mı belli
olmayan bilgilerle bu olmaz. İnsanların huzuru ve mutluluğu için ilk ve tek kaynak Kuran'dır.
İşte insanlar Kuran ahlakı çerçevesinde bir hayat yaşadıklarında gerçekten tatmine, huzura ve
mutluluğa kavuşacaklarıdır. Yoksa bir kısır döngü içinde huzursuz ve mutsuz bir hayat onları
beklemektedir. İnsanların ve insanlığın dünya ve ahiret mutluluğu Kuran ahlakı çerçevesinde
yaşamaktan geçmektedir. Çünkü Kuran ahlakına göre yaşayan insan hem Allah'ın farkına
varacaktır hem de Allah'a olan aşkı kalbine yer edecektir. Ayetlerde de bahsedildiği gibi böylece
insanın gönlü tatmin olacak, huzuru ve mutluluğu bulacaktır. Sonuç olarak bizi mutlu edecek
olan Allah aşkıdır. Allah aşkına ermeye vesile olacak olan da Allah'ın mübarek kitabı Kuran'dır.
Bunun ötesinde başka yol yoktur. Kuran'ı anlayan ve hayatına uygulayan, Allah aşkına eren insan tevekkülün konforunu gerçek anlamda yaşamaya başlar. Bu da her şeyin bir kader çerçevesinde olduğunun farkına vesile olur. Böylece hiç bir olumsuz durum onun tevekkülünü, huzurunu ve mutluluğunu bozamaz. Allah bununla ilgili bir ayette şöyle buyuruyor:
Gerçek Müminler Ancak O Kimselerdir Ki, Allah Anıldığı Zaman Yürekleri Ürperir.
O'nun Ayetleri Okunduğunda İmanlarını Arttırır Ve Yalnızca Rablerine Tevekkül Ederler.(Enfal 2)
RUH TAMİR ÜSTADI OLMAK
Allah Aşkıyla Yaşanan Sevgi
Peki, nasıl ruh tamir üstadı olacağız? Şimdi onu inceleyelim. İnsanların büyük bir bölümü ruhlarındaki sevgiyi öldürmüş durumdalar. Bir kere ölüyü, yani ruhlarındaki ölüyü diriltmeleri lazım; o sevgiyi açmaları lazım. Ama asıl konu, Allah aşkının insanı kaplamasıdır, Allah korkusunun insanı kaplamasıdır. Allah aşkına kavuşan insan dünyanın bütün güzelliklerine de kavuşur, ahiretin de bütün güzelliklerine kavuşur.
Allah'ın rızasını kazandıktan sonra insanın artık aklı Allah'ın aklına bağlanmış olur. Artık Allah yönetir o insanı, yani şeytanın kontrolünden çıkar o insan. Kalbini ve gönlünü tam Allah'a teslim eden, artık Allah'ın yönetimine tam geçmiş demektir.
RUHUN GIDASI SEVGİDİR
PEKİ L.B.Ö.O.H. NEYİN KISALTMASIDIR?
İnsanlar için en önemli şeylerden biri ilgidir. İlgi gören insan önemli olduğunu hisseder. Bu ilgi sevgiyle birleşirse insanın gönlü doymaya başlar. İşte L.B.Ö.O.H. kısaltması: Lütfen Bana Önemli Olduğumu Hissettir'dir. Bir insana önemli olduğunu hissettirmek çok güzel bir duygudur. Hem hissettiren hem de hisseden için güzel bir gönül tatminine vesile olur.
İnsan sırf bu dünya hayatına odaklanır ve gelip geçici maddi hevesler peşinde koşarsa varacağı nokta koca bir hiçtir. Bu hiçlik duygusunun da getireceği sonuç stres ve bunalımlardan başka bir şey olmayacaktır. Ayrıca sonsuz bir ahiret hayatının kaybı da insan için en büyük tehlikedir. Bu nedenledir ki insan sadece dünya için yaratılmadığının farkına varmalı, Allah'ın Kuran'da tarif ettiği
ahlak üzere yaşayarak hem dünyasını hem ahiretini Cennet yapmalıdır. Bu ahlak önce kendinden başlayarak tüm insanların mutlu, huzurlu ve kaliteli bir hayat yaşamalarına yardımcı olmaktır.
İşte ruh tamir üstadı bu şekilde olunur.
Ve tabii insan diğer insanlarında daha iyi bir hayat yaşamaları için ruhi gelişimle birlikte kendini her konuda da yeterli seviyeye getirmelidir. Akademik olarak, genel kültür olarak, maddi olarak ve aklınıza gelebilecek her anlamda insan kendini geliştirmelidir.
İnsan kendinde olan bir şeyi bir başkasıyla paylaşabilir. Kendinde yoksa hiçbir paylaşımı olamayacaktır.
SONUÇ
İnsanların gerçek mutluluğu elde edebilmelerinin tek yolu Allah'a iman etmektir. Bu gerçek Kuran'da "... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28) ayetiyle haber verilmektedir. Yaşanılan mutsuzluktan ve bıkkınlıktan, ancak, Allah'ın rahmeti ve kulları üzerindeki nimeti kavrandığı ve iman ahlakı yaşandığı takdirde kurtulabilinir. Dünya hayatından ancak bu şekilde gerçek anlamda zevk alınabilir, ancak bu şekilde güzelliklerin değeri tam olarak anlaşılabilir. Allah'ın "... Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır..." (Nahl Suresi, 30) ve "... Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi..." (Al-i İmran Suresi, 148) ayetleriyle hatırlattığı gibi, Allah güzel bir hayatı
ancak iman edenlere yaşatır. İnkâr edenler için ise, Allah'ın bir ayette "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır..." (Taha Suresi, 124) hükmüyle belirttiği gibi, mutlaka "sıkıntılı bir hayat şekli" vardır.
Bu insanlar, iman dışında hiçbir şekilde bu sıkıntılı yaşamdan kurtulamaz, hiçbir yolla gerçek mutluluğu elde edemezler. Maddi anlamda çok büyük imkânlara sahip olsalar bile, bunların tadına gereği gibi varamaz bu nimetlerin sevincini tam olarak yaşayamazlar. Zira güzelliklerin bir insana zevk verebilmesi için, kişinin bu güzellikleri takdir edebilecek bir anlayışa sahip olması gerekir. Örneğin bir karanfilin yapraklarındaki kusursuz dizilimi, kokusunu, dokusundaki yumuşaklığı fark edebilmesi daha önemlisi bu benzersiz güzelliğin büyük bir nimet olarak var edildiğini anlaması gerekir. Bunu gerçek manasıyla anlayabilecek olan kişiler de sadece iman sahipleridir. Çünkü Allah'a iman eden kimseler, dünyadaki her detayın Rabbimiz 'in büyük bir lütfu olduğunun bilincindedirler. Bu kişiler çevrelerini saran nimetlerin Allah'tan olduğunun farkındadırlar ve her güzellikte Allah'ın sonsuz yaratış gücünü düşünürler. Bu, onların Allah'a olan sevgilerini ve bağlılıklarını artırır. Gerçek Sevgide Her Zaman Karşı Tarafın Huzuru Ve Rahatı Üstün Tutulur
İnsanların birçoğu için hayatlarının en önemli konusu, kendi nefislerinin rahatıdır. Ancak gerçek sevgide insan kendi nefsini unutur ve sevdiği insanın rahatı ve huzuru ön plana geçer. Onu rahat ettirmek için elinden gelen her türlü gayreti gösterir. Her zaman, sevdiği kişinin isteklerini, kendi isteklerine tercih eder. Örneğin birlikte yaptıkları bir iş nedeniyle kendisinin övülmesindense sevdiği insanın övülmesi onun için daha önemli olur. Kendi haklı çıkmaktansa sevdiği kişinin haklılığından daha çok zevk alır. Eğer emek gerektiren bir işin yapılması gerekiyorsa, sevdiği kişinin yorulması yerine kendisi yorulmayı tercih eder. Asla karşı tarafı utandıracak, küçük düşürecek, kıracak bir tavır içine girmez. Bunun sebebi ise Allah'ın rızasını, sevgisini ve cennetini kazanma isteğidir. Bir insan ancak Allah'ın rızasını kazanmak için karşısındaki
kişiyi bu kadar fedakârane ve samimi bir anlayışla sevebilir. Sevgi insanı dinçleştirir ve canlandırır. Sevgiyi bilen ve yaşayan insanın aklı rahatlar, hafızası güçlenir ve konuşması akıcı bir hal alır. Sevgi tüm negatiflikleri yutacak güçtedir. Sevgi ile birlikte merhamet duygusu gelişir. Merhametli insanda dünyadaki her canlıya karşı sevgi ve saygı duyar. Başta insanlar olmak üzere tüm canlıların rahat yaşamasına katkı sağlamak ister. Bu üst ahlak anlayışıyla da hiçbir zaman negatifliğe dönmez. Bencilliğin basitliğini kabul etmez ve yaşamaz. Bu halde yaşayan bir insanın da sürekli dikkati açık olur. Ve yapacağı işlerde kararlılık göstererek hareket eder.
Asel UÇAK
Angel
27 Şubat 2021 CumartesiEmrecanbaskal
16 Şubat 2021 Salıİyide bi yazı olmuş
Osman
13 Şubat 2021 CumartesiYazının devamini ilgiyle bekliyorum inşallah yazarsın
İmdat teke
13 Şubat 2021 CumartesiGüzel bir yazı olmuş devamının beklemekteyiz... insallalhh devamını yazarsın
Orhan
13 Şubat 2021 CumartesiMaaşallah.ruh güzelliğine hitap eden çok güzel bir yazı olmus.zihninize,kaleminize sağlık.devamini merakla bekliyoruz...
Pelin aydos
13 Şubat 2021 CumartesiTeşekkürler yazı için. evde kalınan bir günde doya doya okudum
Nuran burmalı
13 Şubat 2021 CumartesiGüzel bir yazı olmuş. insanı düşündüren ve hedeflerini gözden geçirmesine vesile olan bir yazı. teşekkür ederim. emeklerinize ve yüreğinize sağlık. diğer yazılarınızı da bekliyorum.
Asuman pala
11 Şubat 2021 PerşembeGerçekten çok güzel olmuş. insanın ruh dünyasını canlandırıyor. diğer yazılarınızı merakla ve heyecanla bekliyoruz.
Zümrüt aksu
11 Şubat 2021 PerşembeÇok olumlu bir yazı. hele deistlerin çoğaldığı bir ortamda kendimize gelmemizi sağlayacak bir yazı. tebrikler
Gökmen
11 Şubat 2021 PerşembeHikmetli, bilgilendirici, güzel ve etkilibir yazı olmuş. emeğinize ve yüreğinize sağlık. diğer yazılarınızı da merakla bekliyoruz.
Büşra pekcan
11 Şubat 2021 PerşembeUzun bir yazı ama inanın okumaya değer emeğine sağlık arkadaşımızın
Hacı mehmet
11 Şubat 2021 PerşembeMaşallah kızıma güzel anlatmış
Hatice yüzgeç
10 Şubat 2021 ÇarşambaMaşaallah muhteşem yazı ellerinize gönlünüze yüreğinize sağlık devamını dileriz
Huriye başkal
10 Şubat 2021 ÇarşambaÇok güzel bir yazı olmuş emeğinize kaleminize sağlık yazılarınızın devamını temenni ederiz.
Mehman
10 Şubat 2021 ÇarşambaMaşaallah
Mübarek
9 Şubat 2021 SalıAllah razı olsun nursunuz
Emine
9 Şubat 2021 SalıŞahane bir yazı allah razı olsun. devamını bekliyoruz
Rıdvan gürbüz
9 Şubat 2021 SalıTebrik ediyorum.yazılarınızı çok beyeniyorum ve devamlı olmasını temenni ediyorum inşaallah
Ufuk
9 Şubat 2021 SalıÇok aydınlatıcı bir yazı