Sabah sabah nerden takıldı dilime ama bu türküye takıldım kaldım bu saate kadar.
Urfa bir yana düşer, Zülüf gerdana düşer, Bu nasıl baş bağlamak,
Her gün bir yana düşer
Bu dörtlükde benim ilgimi çeken baş bağlamak. Çocukluğumda mahallemizde kadınlarımızın bir kısmının başı kapalı bir kısmının açıktı. O dönemde başın bağından ve bağlama çeşidinden kadının yaşını tahmin etmek bile mümkündü. Benim en çok ilgimi çeken kundak bağlama idi.
Başörtüsünün uçları kulak arkasından çapraz geçirilir ve uçları ya ensede yada önde boğazda bağlanırdı. O dönemde bu tip başörtüsü bağlamayı çogunlukla genç kızlar yada genç kadınlar kullanırdı. İş yaparken kadınlar yine bu bağlama tarzını daha çok kullanırlardı. Sanırım bu bağlama çeşidinde başörtüsü daha sıkı dururdu başta. Eskiden daha çok başörtüsü kullanılırdı, şimdiki gibi sıkı bir bağlama yoktu. Şimdikine benzer bağlamaya seksenlerde sıkmabaş dendiği bile olurdu. Şimdilerde öyle başbağlama çeşitleri varki adını bile koyamıyorum. Kadınlar başlarını sırf o şekilde bağlatmak için kuaförlere gidip saatlerce kalıyorlar. Onlarca iğne yardımı ile şekiller yapılıyor, ipek kumaşlara sarılıyor saçlar. Neyse, eskilerde başörtüsünün altından kaküller, yada belikler çıkardı. Şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş bir kelime daha kullandık, belik. Kadınların uzun saçlarını örüp bellerine doğru salladıkları için örgü saça belik de denirdi. Karacoğlan bir şiirinde de “değirmenden geldim beygirim yüklü,
şu kızı görenin delolur aklı,
onbeş yaşında kırkbeş belikli,
bir kız bana emmi dedi neyleyim” demiştir.
Baş örtüsü dışında daha yaşlı kadınların yada köydekilerin kullandığı fesli baş bağlama çeşitleride vardı. Bunların kullandıkları fesin tipinden hangi yöreden oldukları belinebilirdi. Feslerin üzerlerine ön kısımlara alınlara dikili altınlar ve altın çeşitleri. Bu altınlar apayrı bir araştırma konusu olabilecek kadar zengindir. O dönemde bu günkü gibi bir sıkı örtünme alışkınlığı yoktu. Kadınların örtünmesi ile ilgili bir tartışma falan başlatmak değil benim niyetim Söylemek istediğim, o günlerde de Ahzab Suresi ile Nur Suresi vardı ve Müslümanlar bu surelerin anlamlarını sanırım biliyorlardı.
Hakankaya
15 Temmuz 2014 SalıO zamanki cuntacı rejimin baskınlığı ve çekingenliğidi belkide o şekilde örtünme, asker oğlunun yemin törenini demir çitlerin arkasından seyretmemek içindi, lafı dönüp dolaşıp neden sıkı bağlamaya getirdiğinizi anlayamadım, hani sizin görüşünüzde yaşam hakkına müdahale yoktu hani demokrattınızda senelerce okul kapılarından kovdunuz, benim sana kadın gibi saç uzatmışsın deme hakkım yoksa, sende sıkı bağlayanada gevşek bağlayanada açanada bişey söyleme hakkın olamaz