EREĞLİ GÜNEŞ GAZETESİ

5 Kıta Londrada Şekerin Geleceğini Konuştu

  5 kıta ve 87 ülkeden şeker sektörünün temsilcileri 25-28 Kasım tarihleri arasında Londra’da gerçekleştirilen iki büyük organizasyonda bir araya geldi, şekerin geleceğini konuştu. Şeker pancarı, şeker kamışı üretici örgütlerinin yanı sıra şeker sanayicilerinin de yer aldığı organizasyona finans kesimi ile büyük enerji şirketleri önceki yıllara göre daha fazla ilgi gösterdi.   3 gün boyunca şeker sektörünün görüşüldüğü Londra’da ilk gün Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) ile Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri Birliği’nin (WABCG) istişare toplantısı yapıldı. Sektördeki mevcut durum ile fırsat ve tehditlerin görüşüldüğü istişare toplantısının ardından, WABCG’nin Genel Kurulu gerçekleştirildi. WABCG’nin önümüzdeki 3 yıl için yeni yönetiminin belirlendiği Genel Kurul’da Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Hollanda, Fransa, ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkenin üretici birlikleri tarafından aday gösterildiği seçimde ittifakla yeniden Yönetim Kuruluna seçildi.Organizasyonun ikinci ve üçüncü gününde ise şeker sektörünün tarımsal üretimden sanayisine kadar tüm aktörlerinin bir araya geldiği ve 66 ülkeden yaklaşık 450 temsilcinin katıldığı Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) semineri gerçekleştirildi. Her yıl Kasım ayında gerçekleştirilen bu seneki seminere sektör temsilcilerinin yanı sıra büyük enerji şirketleri ile finans sektörü yoğun ilgi gösterdi.Bu sene gerçekleştirilen ISO Seminerinde ağırlıklı olarak görüşülen konulardan biri AB’nin şeker sektörü ile ilgili yaklaşımları oldu. AB’nin 2000’li yılların başında ilk aşamasını uygulamaya koyduğu ve ülkemizde Avrupa pancar şekerinden çekiliyor diye yorumlanan şeker reformunun sonuçları da değerlendirildi. Seminerin ilk gününe damga vuran iki ayrı sunumda AB’nin pancar şekeri üretiminden çekilmediği ve çekilmeyeceği aksine 2000’li yıllardan önceki ihracatçı konumunu yeniden kazanmak için sektörü yapılandırdığı rakamlarla ortaya kondu. Şeker reformu ile birlikte sektörün rekabet gücünü arttırmak için AB’nin işletme ölçeklerini büyüttüğü ve rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyecek küçük işletmeleri büyük işletmeler bünyesinde kümelendirdiği vurgulandı. AB pancar şekeri sanayisinin rekabet gücünü yükseltmek için Birlik üyesi ülkelerin hem tarımsal üretime hem de işletme verimliliğine kararlılıkla yatırım yaptığını anlatan sektör yetkilileri bu çerçevede AB’nin 2011 yılı rakamları itibarıyla 2002’ye göre kamış şekeri ile rekabet edebilir hale geldiğini belirttiler. AB’nin şeker reformunu uygulamaya başladığında pancar şekerinin kamış şekerine göre üretim maliyetinin %125 fazla olduğunu belirten AB yetkilileri, 2011 yılında maliyet farkının sadece %35’e düştüğünü, 2012’de ise bu farkın daha da kapandığını tahmin ettiklerini belirttiler. Önümüzdeki 7 yılda hektara pancar şekeri veriminin AB ülkelerinde %80-90 daha artacağını belirten yetkililer, AB şeker sektörünün kamış şekerinden daha az maliyetle üretim yapmaya hazırlandığını vurguladılar. 2017’den sonraki kota uygulamasının kaldırılmasının şeker reformunun sondan bir önceki aşaması olduğunu hatırlatan AB yetkilileri, AB pancar şekeri sektörüne yönelik gümrük korumaları ve doğrudan tarım desteklerinin süreceğini de belirttiler. Dünyadaki arz ve talep durumu ile sektörün geleceğinin de değerlendirildiği sunumlarda büyüyen pazarların durumu ve tüketim eğilimleri de konuşuldu. ISO Zirvesi’nde Londra’da sadece şeker sektörünün değil, gıda sanayicilerinin, enerji devlerinin, finans dünyasının da bu organizasyon vesilesiyle bir araya geldiğini belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Şeker’in 5 ana sektörde faal olduğunu ve enerjiden, tohuma, kimya sanayinden gıdaya dünya devleriyle istişare etme fırsatı bulduklarını vurguladı. “Faal olduğumuz sektörlerde dünya ile durumumuzu kıyasladık, onlarda olup biz de olmayanlar konusunda neler yapabileceğimizi konuştuk” diyen Başkan Konuk, “Örneğin dondurulmuş parmak patates konusunda tüketici baskısıyla gelişen ve Avrupa’da sadece 1-2 ülkede sanayi uygulaması aşamasına geçen üretim trendine hâkim olduk. Bizim ham yağ yatırımımızla da entegre olacak bu yeni mamul ürün tekniğini uygulamak için ilk adımları attık” dedi.3 gün boyunca dünyanın 4 bir tarafının Londra’da bir araya geldiği toplantılarda konuşmaların ve konuşmacıların seçtiği konuların şekerin sadece şeker olmadığının altını bir kez daha çizdiğini belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk özetle şunları söyledi;“3 günde 20’ye yakın sunum yapıldı, onlarca kişi soruları ve yorumlarıyla bu organizasyona katkı verdi. Bu 20 sunumda doğrudan şekerin konuşulduğu oturum sayısı bir elin parmaklarını, soru ve yorumlarıyla katkı yapanlardan doğrudan şekeri, şeker pancarını ve kamışını konuşanların sayısı iki elin parmaklarını geçmedi. Ne konuşuldu, ağırlıklı olarak enerji ve şeker ilişkisi konuşuldu, tüketim eğilimleri ve gelişen, değişen hassasiyetler konuşuldu. Mesela ABD pazarında pancar ve kamış şekerine alternatif olarak kullanılan tatlandırıcıların tüketici baskısı nedeniyle hızla gıda ve içecek sanayinde kullanımının azaldığı belirtildi. Mesela artık ürün içeriklerinde tek bir sınıflama ile şeker yazılmasına müsaade edilmediği konuşuldu. Yani alternatif tatlandırıcıların pancar şekerini çağrıştıracak şekilde genel bir ifadeyle mamul ürün ambalajına yazdıkları “şeker” ibaresi artık yeterli görülmüyor gelişmiş ülkelerde. Ne şekeri olduğunun da belirtilmesi isteniyor. Mesela pancar şekerinin alternatifi olarak gıda sanayine giren şeker benzerlerinin modası gelişmiş ekonomilerde artık geçti. Tüketicinin sağlık bedeli ödediği ve sadece sanayicisine kazandıran ucuz alternatif tatlandırıcı dönemi şimdi gelişmiş ekonomilerde kapanıyor. Gıdada artık başka eğilimler güçleniyor. Dünya hem ağız tadını korumak istiyor, hem de o tadın yani şekerin kaynağının sağlık için tehdit oluşturmasını istemiyor. Tüketici, hem ağız tadı hem de sağlıklı gıda için doğal şekeri yani pancar ve kamış şekerini teminat olarak görüyor.Gelişmiş ekonomiler şeker pancarı ve kamışını sadece güvenilir gıda için teminat olarak görmekle kalmıyor, şeker pancarı ve kamışına dünyanın geleceği için de büyük yatırım yapıyorlar. Çevre sorunlarının çözümünden enerji arzına kadar şeker sektörünü bir çıkış yolu olarak görüyorlar. Mesela, biyo yakıtların artan pazar payı ve kullanımı artık kimse için, ülkemiz için de yeni bir şey değil. Şimdi gelişmiş ekonomiler, hatta büyük petrol üretici ülkeler bile şekeri fosil kaynaklar yerine ikame edecek çözümlere yoğunlaşmış durumda. Sadece ulaştırma yakıtı olarak görmüyor gelişmiş ekonomiler şekeri. Elektrik olarak da görüyor, plastik olarak da görüyor. Mesela, dünya enerji devleri Total ve BP’nin şekere ilgisi artarak sürüyor. Biri aldığı şeker fabrikalarıyla biyorafineriye doğru önemli mesafe almış, diğeri biyoplastik üretimi konusunda şekere yönelmiş. Kimisi biyogazda, kimisi elektrik üretiminde şekeri bir çıkış kapısı olarak görüyor. Mesela dünyanın dev markaları Coca-Cola, Pepsi, Heinz, Danone gibi markalar gıda ambalajlarında hammaddesi şeker olan biyoplastik ambalajları refah seviyesi yüksek ülkelerin pazarlarında kullanmaya başladı. Sadece gıda sanayi değil Toyota, Nokia, P&G gibi firmalar otomotiv sanayinde, elektronik sanayinde, şampuan şişelerinde biyoplastik kullanmaya başladı. Şekerden üretilen biyoplastik. Bunu niçin yapıyor dünya birincisi pancarın ve kamışın rekabetçi bir ürün olduğunu, bu ürünlerin rekabetçi yapısının güçlendirilebileceğini, hatta petrolle bile rekabet edebileceğine inanıyorlar. Bu rekabeti sadece fiyat maliyeti ile de değerlendirmiyorlar, dünya maliyetini de hesap ediyorlar. Yani çevre maliyeti, sağlık maliyeti. Bu toplantıda bir kez daha net bir şekilde ortaya çıktı ki, şeker sadece şeker değildir. Bu dünyanın gelişmiş ülkeleri için böyle, Türkiye için de böyle olmak zorunda. Gemi limana yanaşmış, yol almaya hazırlanıyor. Türkiye olarak biz de ya o gemiye bineceğiz ya da o geminin dışında kalıp, açık pazar haline geleceğiz. Dün ham petrol varilleri için ödediğimiz dövizi kendi topraklarımızda üretebileceğimiz bitkisel ürün için ödeyeceğiz. Şimdi eşitiz. Yarışa aynı yerden başlama fırsatımız var. Yarış başladıktan sonra koşmaya başlamamak kaydıyla, biz şeker sektöründe ön sırada koşarız ve o ipi göğüsleriz. Pancara atıp tutanları Londra’daki toplantı ve o toplantıda paylaşılan rakamlar, trendler bir kez daha tekzip etti. Mesela AB 2017’den sonra şeker kotalarını kaldıracak. İthalatçı olmak için yapmıyor bunu, 10-15 yıl önceki ihracatçı pozisyonuna tekrar gelmek için yapıyor. Neyle yapacak pancar ile yapacak. Nasıl? Verimi arttırarak ve kümelenerek. Bugün hektara şeker verimleri 11-12 ton. Konya Şeker’in rakamları onlardan daha iyi. Bu verimi onlar 2020’de 20 tona çıkarmanın planını yapmışlar. Biz onlardan da iyi olabiliriz. Onlar işletme ölçeğini sert rekabete hazırlıyor, bizim de önümüzde özelleştirme gibi altın bir fırsat var. AB’nin paylaştığı rakamlar ortada. Resmin bütününe bakmak lazım. 2000’li yılların başında AB şeker reformunu gündeme getirdiğinde AB’nin pancar şekerinden çekilmeye hazırlandığı yorumları yapılmıştı. Bugünkü rakamlar o yorumları tekzip etti. Bugün de 2017 konuşuluyor. Yine bir kare üzerinden konuşuluyor. Resmin büyüğünü görmemiz lazım. AB üst sınırı belli olan iç pazarı hedeflemediği, dış pazarlarda da etkin olacağı bir döneme adım atacağı için kotaları kaldırıyor. Yani on sene önce pancar şekeri sektöründen vazgeçiyor denilen AB, 15 sene önceki dünyanın büyük ihracatçısı konumuna yeniden ulaşmak için kotaları kaldırıyor. Tarımsal üretimde ve işletme ölçeğinde verim problemini çözüp 17 yılda yaklaşık 100 milyon ton büyüyecek dünya şeker pazarından daha çok pay almak için kotaları kaldırıyor. Kendisini iç pazarla sınırlamadığı için kotaları kaldırıyor. Kamış şekeri ile rekabette AB bir problem görmüyor, hatta diğer alternatif tatlandırıcılarla rekabette de 2020’de ulaşacağı verimlilik rakamları çerçevesinde bir problem görmüyor. Bu rekabet gücünü tescilleyen rakamlarda mevcut. Örneğin, kamış şekeri ile rekabette ABD’nin güneyi, Brezilya’nın kuzeyinin önüne geçmiş. Bunlar önemli veriler. Ancak daha da önemlisi var. 2030 yılında, yani 17 sene sonra dünyadaki şeker talebinin 80 milyon ton ile 100 milyon ton arasında artacağı tahmin ediliyor. Yani dünya pazarı % 50’nin üzerinde büyüyecek. Şeker hem gıda sektörünün hem de enerji sektörünün büyüyen talebine cevap vermeye çalışacak. O cevabı üretenlerden biri olmak bizim elimizde. Bir şartla, iki milyon tonluk içi pazara takılıp kalmamak kaydıyla. O pazarı büyütmeye ve o pazarın dışındaki fırsatları ıskalamamaya çalışanlara çelme takmaya çalışmamak kaydıyla. Türkiye’nin enerjinin de merkezine oturacak şeker sektörüne iç pazar penceresinden bakamaz, bakmamalı. Fotoğrafın bütününe bakmalıyız, bakabilmeliyiz. Ortada 17 senede 100 milyon ton büyüyecek bir pazar var. Bu trend ortadayken Türkiye’nin tereddüt etmeyeceği tek konu pancar üretiminin ve şeker fabrikalarının üretime devamıdır. Bizim tarihi yükümlüğümüz 100 milyon ton büyüyecek pazardan pancar üreticisine, ülkemiz çiftçisine ve ülkemiz ekonominse alabildiğimiz kadar büyük pay almaktır.” 3 gün boyunca şeker sektörünün görüşüldüğü Londra’da ilk gün Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) ile Dünya Pancar ve Kamış Üreticileri Birliği’nin (WABCG) istişare toplantısı yapıldı. Sektördeki mevcut durum ile fırsat ve tehditlerin görüşüldüğü istişare toplantısının ardından, WABCG’nin Genel Kurulu gerçekleştirildi. WABCG’nin önümüzdeki 3 yıl için yeni yönetiminin belirlendiği Genel Kurul’da Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Hollanda, Fransa, ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkenin üretici birlikleri tarafından aday gösterildiği seçimde ittifakla yeniden Yönetim Kuruluna seçildi.Organizasyonun ikinci ve üçüncü gününde ise şeker sektörünün tarımsal üretimden sanayisine kadar tüm aktörlerinin bir araya geldiği ve 66 ülkeden yaklaşık 450 temsilcinin katıldığı Uluslararası Şeker Örgütü (ISO) semineri gerçekleştirildi. Her yıl Kasım ayında gerçekleştirilen bu seneki seminere sektör temsilcilerinin yanı sıra büyük enerji şirketleri ile finans sektörü yoğun ilgi gösterdi.Bu sene gerçekleştirilen ISO Seminerinde ağırlıklı olarak görüşülen konulardan biri AB’nin şeker sektörü ile ilgili yaklaşımları oldu. AB’nin 2000’li yılların başında ilk aşamasını uygulamaya koyduğu ve ülkemizde Avrupa pancar şekerinden çekiliyor diye yorumlanan şeker reformunun sonuçları da değerlendirildi. Seminerin ilk gününe damga vuran iki ayrı sunumda AB’nin pancar şekeri üretiminden çekilmediği ve çekilmeyeceği aksine 2000’li yıllardan önceki ihracatçı konumunu yeniden kazanmak için sektörü yapılandırdığı rakamlarla ortaya kondu. Şeker reformu ile birlikte sektörün rekabet gücünü arttırmak için AB’nin işletme ölçeklerini büyüttüğü ve rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyecek küçük işletmeleri büyük işletmeler bünyesinde kümelendirdiği vurgulandı. AB pancar şekeri sanayisinin rekabet gücünü yükseltmek için Birlik üyesi ülkelerin hem tarımsal üretime hem de işletme verimliliğine kararlılıkla yatırım yaptığını anlatan sektör yetkilileri bu çerçevede AB’nin 2011 yılı rakamları itibarıyla 2002’ye göre kamış şekeri ile rekabet edebilir hale geldiğini belirttiler. AB’nin şeker reformunu uygulamaya başladığında pancar şekerinin kamış şekerine göre üretim maliyetinin %125 fazla olduğunu belirten AB yetkilileri, 2011 yılında maliyet farkının sadece %35’e düştüğünü, 2012’de ise bu farkın daha da kapandığını tahmin ettiklerini belirttiler. Önümüzdeki 7 yılda hektara pancar şekeri veriminin AB ülkelerinde %80-90 daha artacağını belirten yetkililer, AB şeker sektörünün kamış şekerinden daha az maliyetle üretim yapmaya hazırlandığını vurguladılar. 2017’den sonraki kota uygulamasının kaldırılmasının şeker reformunun sondan bir önceki aşaması olduğunu hatırlatan AB yetkilileri, AB pancar şekeri sektörüne yönelik gümrük korumaları ve doğrudan tarım desteklerinin süreceğini de belirttiler. Dünyadaki arz ve talep durumu ile sektörün geleceğinin de değerlendirildiği sunumlarda büyüyen pazarların durumu ve tüketim eğilimleri de konuşuldu. ISO Zirvesi’nde Londra’da sadece şeker sektörünün değil, gıda sanayicilerinin, enerji devlerinin, finans dünyasının da bu organizasyon vesilesiyle bir araya geldiğini belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Konya Şeker’in 5 ana sektörde faal olduğunu ve enerjiden, tohuma, kimya sanayinden gıdaya dünya devleriyle istişare etme fırsatı bulduklarını vurguladı. “Faal olduğumuz sektörlerde dünya ile durumumuzu kıyasladık, onlarda olup biz de olmayanlar konusunda neler yapabileceğimizi konuştuk” diyen Başkan Konuk, “Örneğin dondurulmuş parmak patates konusunda tüketici baskısıyla gelişen ve Avrupa’da sadece 1-2 ülkede sanayi uygulaması aşamasına geçen üretim trendine hâkim olduk. Bizim ham yağ yatırımımızla da entegre olacak bu yeni mamul ürün tekniğini uygulamak için ilk adımları attık” dedi.3 gün boyunca dünyanın 4 bir tarafının Londra’da bir araya geldiği toplantılarda konuşmaların ve konuşmacıların seçtiği konuların şekerin sadece şeker olmadığının altını bir kez daha çizdiğini belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk özetle şunları söyledi;“3 günde 20’ye yakın sunum yapıldı, onlarca kişi soruları ve yorumlarıyla bu organizasyona katkı verdi. Bu 20 sunumda doğrudan şekerin konuşulduğu oturum sayısı bir elin parmaklarını, soru ve yorumlarıyla katkı yapanlardan doğrudan şekeri, şeker pancarını ve kamışını konuşanların sayısı iki elin parmaklarını geçmedi. Ne konuşuldu, ağırlıklı olarak enerji ve şeker ilişkisi konuşuldu, tüketim eğilimleri ve gelişen, değişen hassasiyetler konuşuldu. Mesela ABD pazarında pancar ve kamış şekerine alternatif olarak kullanılan tatlandırıcıların tüketici baskısı nedeniyle hızla gıda ve içecek sanayinde kullanımının azaldığı belirtildi. Mesela artık ürün içeriklerinde tek bir sınıflama ile şeker yazılmasına müsaade edilmediği konuşuldu. Yani alternatif tatlandırıcıların pancar şekerini çağrıştıracak şekilde genel bir ifadeyle mamul ürün ambalajına yazdıkları “şeker” ibaresi artık yeterli görülmüyor gelişmiş ülkelerde. Ne şekeri olduğunun da belirtilmesi isteniyor. Mesela pancar şekerinin alternatifi olarak gıda sanayine giren şeker benzerlerinin modası gelişmiş ekonomilerde artık geçti. Tüketicinin sağlık bedeli ödediği ve sadece sanayicisine kazandıran ucuz alternatif tatlandırıcı dönemi şimdi gelişmiş ekonomilerde kapanıyor. Gıdada artık başka eğilimler güçleniyor. Dünya hem ağız tadını korumak istiyor, hem de o tadın yani şekerin kaynağının sağlık için tehdit oluşturmasını istemiyor. Tüketici, hem ağız tadı hem de sağlıklı gıda için doğal şekeri yani pancar ve kamış şekerini teminat olarak görüyor.Gelişmiş ekonomiler şeker pancarı ve kamışını sadece güvenilir gıda için teminat olarak görmekle kalmıyor, şeker pancarı ve kamışına dünyanın geleceği için de büyük yatırım yapıyorlar. Çevre sorunlarının çözümünden enerji arzına kadar şeker sektörünü bir çıkış yolu olarak görüyorlar. Mesela, biyo yakıtların artan pazar payı ve kullanımı artık kimse için, ülkemiz için de yeni bir şey değil. Şimdi gelişmiş ekonomiler, hatta büyük petrol üretici ülkeler bile şekeri fosil kaynaklar yerine ikame edecek çözümlere yoğunlaşmış durumda. Sadece ulaştırma yakıtı olarak görmüyor gelişmiş ekonomiler şekeri. Elektrik olarak da görüyor, plastik olarak da görüyor. Mesela, dünya enerji devleri Total ve BP’nin şekere ilgisi artarak sürüyor. Biri aldığı şeker fabrikalarıyla biyorafineriye doğru önemli mesafe almış, diğeri biyoplastik üretimi konusunda şekere yönelmiş. Kimisi biyogazda, kimisi elektrik üretiminde şekeri bir çıkış kapısı olarak görüyor. Mesela dünyanın dev markaları Coca-Cola, Pepsi, Heinz, Danone gibi markalar gıda ambalajlarında hammaddesi şeker olan biyoplastik ambalajları refah seviyesi yüksek ülkelerin pazarlarında kullanmaya başladı. Sadece gıda sanayi değil Toyota, Nokia, P&G gibi firmalar otomotiv sanayinde, elektronik sanayinde, şampuan şişelerinde biyoplastik kullanmaya başladı. Şekerden üretilen biyoplastik. Bunu niçin yapıyor dünya birincisi pancarın ve kamışın rekabetçi bir ürün olduğunu, bu ürünlerin rekabetçi yapısının güçlendirilebileceğini, hatta petrolle bile rekabet edebileceğine inanıyorlar. Bu rekabeti sadece fiyat maliyeti ile de değerlendirmiyorlar, dünya maliyetini de hesap ediyorlar. Yani çevre maliyeti, sağlık maliyeti. Bu toplantıda bir kez daha net bir şekilde ortaya çıktı ki, şeker sadece şeker değildir. Bu dünyanın gelişmiş ülkeleri için böyle, Türkiye için de böyle olmak zorunda. Gemi limana yanaşmış, yol almaya hazırlanıyor. Türkiye olarak biz de ya o gemiye bineceğiz ya da o geminin dışında kalıp, açık pazar haline geleceğiz. Dün ham petrol varilleri için ödediğimiz dövizi kendi topraklarımızda üretebileceğimiz bitkisel ürün için ödeyeceğiz. Şimdi eşitiz. Yarışa aynı yerden başlama fırsatımız var. Yarış başladıktan sonra koşmaya başlamamak kaydıyla, biz şeker sektöründe ön sırada koşarız ve o ipi göğüsleriz. Pancara atıp tutanları Londra’daki toplantı ve o toplantıda paylaşılan rakamlar, trendler bir kez daha tekzip etti. Mesela AB 2017’den sonra şeker kotalarını kaldıracak. İthalatçı olmak için yapmıyor bunu, 10-15 yıl önceki ihracatçı pozisyonuna tekrar gelmek için yapıyor. Neyle yapacak pancar ile yapacak. Nasıl? Verimi arttırarak ve kümelenerek. Bugün hektara şeker verimleri 11-12 ton. Konya Şeker’in rakamları onlardan daha iyi. Bu verimi onlar 2020’de 20 tona çıkarmanın planını yapmışlar. Biz onlardan da iyi olabiliriz. Onlar işletme ölçeğini sert rekabete hazırlıyor, bizim de önümüzde özelleştirme gibi altın bir fırsat var. AB’nin paylaştığı rakamlar ortada. Resmin bütününe bakmak lazım. 2000’li yılların başında AB şeker reformunu gündeme getirdiğinde AB’nin pancar şekerinden çekilmeye hazırlandığı yorumları yapılmıştı. Bugünkü rakamlar o yorumları tekzip etti. Bugün de 2017 konuşuluyor. Yine bir kare üzerinden konuşuluyor. Resmin büyüğünü görmemiz lazım. AB üst sınırı belli olan iç pazarı hedeflemediği, dış pazarlarda da etkin olacağı bir döneme adım atacağı için kotaları kaldırıyor. Yani on sene önce pancar şekeri sektöründen vazgeçiyor denilen AB, 15 sene önceki dünyanın büyük ihracatçısı konumuna yeniden ulaşmak için kotaları kaldırıyor. Tarımsal üretimde ve işletme ölçeğinde verim problemini çözüp 17 yılda yaklaşık 100 milyon ton büyüyecek dünya şeker pazarından daha çok pay almak için kotaları kaldırıyor. Kendisini iç pazarla sınırlamadığı için kotaları kaldırıyor. Kamış şekeri ile rekabette AB bir problem görmüyor, hatta diğer alternatif tatlandırıcılarla rekabette de 2020’de ulaşacağı verimlilik rakamları çerçevesinde bir problem görmüyor. Bu rekabet gücünü tescilleyen rakamlarda mevcut. Örneğin, kamış şekeri ile rekabette ABD’nin güneyi, Brezilya’nın kuzeyinin önüne geçmiş. Bunlar önemli veriler. Ancak daha da önemlisi var. 2030 yılında, yani 17 sene sonra dünyadaki şeker talebinin 80 milyon ton ile 100 milyon ton arasında artacağı tahmin ediliyor. Yani dünya pazarı % 50’nin üzerinde büyüyecek. Şeker hem gıda sektörünün hem de enerji sektörünün büyüyen talebine cevap vermeye çalışacak. O cevabı üretenlerden biri olmak bizim elimizde. Bir şartla, iki milyon tonluk içi pazara takılıp kalmamak kaydıyla. O pazarı büyütmeye ve o pazarın dışındaki fırsatları ıskalamamaya çalışanlara çelme takmaya çalışmamak kaydıyla. Türkiye’nin enerjinin de merkezine oturacak şeker sektörüne iç pazar penceresinden bakamaz, bakmamalı. Fotoğrafın bütününe bakmalıyız, bakabilmeliyiz. Ortada 17 senede 100 milyon ton büyüyecek bir pazar var. Bu trend ortadayken Türkiye’nin tereddüt etmeyeceği tek konu pancar üretiminin ve şeker fabrikalarının üretime devamıdır. Bizim tarihi yükümlüğümüz 100 milyon ton büyüyecek pazardan pancar üreticisine, ülkemiz çiftçisine ve ülkemiz ekonominse alabildiğimiz kadar büyük pay almaktır.”