Sevgili okuyucularım sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum
Sevgi de her verilen nimet gibi bir lütuf. Lütufların en büyüğü inşaAllah. Ama insan önce VERİLDİĞİNİ lütfedildiğini anlaması gerekiyor. İnsan önce görmeye ses duymaya hatta tek bir elektrik sinyalinden tüm dünyadaki nimetleri (sebepleri) nasıl algıladığına kadar hiç ama hiç bir şeye güç yetiremediğini anlaması ve iman etmesi gerekiyor. Kendi sonsuz aciz ve muhtaç olunca tüm varlığı var eden onlara hükmeden YARADAN'dan sevgiyi istemesi gerektiğini anlar ancak. Aksi kibir (şeytanın anlatılan en temel özelliği) ile asla sevgiyi yaşayamaz. Örnek: sevgi karın doyurmaz, mantık evliliği, gemisini kurtaran kaptan, babana bile güvenme gibi sayısız korkunç mantıkları baş tacı edecek kadar şuurunu yitirir de farkına varamaz insan. Hele "davul bile dengi dengine" sözünü hiç belirtmeyeyim. İşte bu noktada Kuran devreye girer. Yüce Allah kulun tek düşmanını ona tanıtır ve öğretir ki o kulun ta kendisidir. Çünkü insan; bencil, haris, cahil, her şeyden çok tartışmacı, cimri ve kıskanç yaratılmıştır. İşte insan kendi akılsızlığından Allah'a sığındığı zaman kendi akılsız değerleri ortadan kalkar ve Allah'ın kendisine Kuranda tarif ettiği tüm güzel özellikler üzerinde tecelli etmeye başlar. Ben gitmiş BİR gelmiş olur. Affedicilik şefkat merhamet güzel söz gelir. Zanla hükmetme tecessüs etme kalkar. Sevgiye engel olan her şey ortadan kalkar. Artık insan sevginin de imanın (emin olma) güvenin de dostluğun da vefanın da hepsinin sonsuz güzellikler olduğunu anlar. Ve Rabbini "yakin gelene kadar tekbir eder" bir nevi cenneti dünyada yaşamaya başlar. Madde ile değil BİR OLAN ALLAH ile tüm güzelliklerin yaşanacağını kavrar ve bunu kaybetmemek için Yüce Allah'tan sakınır ve Ona sığınır. Özetle sevgi ancak böyle anlatılır ve layığı ile yaşanır.
İnsanın aczini kendi bedenimizden örneklerle de anlayabilir. Madem beden senindi o zaman söyle de bu ay tırnağın uzamasın. Saçına söz geçir de bu ay kıvırcık çıksın veya bu yıl sarı olsun ama görecek ki basit zannettiği hiçbir şeye güç yetiremiyor bile. Daha savunma sistemine ne desin? Kalbin nasıl elektrik ürettiğine ne diyebilsin? Eşey hücrelerinin neden 23 kromozom olduğuna ne desin? Ya da hücreler neden bölünmeye başlayıp neden durduğunu kimsenin bilmediğine mi anlam verebilesin?
Bu gerçekleri samimi olarak düşünüp üzerini hiç örtmeden baktığında da desin ki Allah'ım sen yücesin biz senin öğrettiğinden gösterdiğinden başkasını bilmeyiz. Bize en çok istediğimiz SEVGİYİ yani BİR OLAN CANIMIZ OLAN SENİ SEVMEYİ ÖĞRET. O zaman senin yarattığın güzel vesileleri de canımız gibi severiz demesi gerektiğini anlar. inşaAllah.
Allah olmadan (haşa) sevgiyi anlatmaya kalkan veya anladığını sanan ise ASLA AMA ASLA BİR ŞEY ANLATAMAZ veya anlayamaz.
Bir gazetede bir psikologun evli çiftlerin birbirlerinden soğumasını önlemek için kaleme aldığı tavsiyeleri İBRETLE OKUDUM. Acıdım. Akşam evde birlikte yemek yiyin, bugün nasıl geçti diye sorun. Sinemaya gidin. Yeni şeyler yapın gibi hiçbir şeye fayda vermeyecek tavsiyeler verdiğini gördüm. Allah'ın düşmanı nefsi, Yaratan Allah'ı anlatmadan asla sevgisizliğe çözüm yoktur. Ki o psikologa sen kaç kişiyi seviyorsun dense cevap veremeyeceği ortadadır. O da babana bile güvenme düsturu ile yaşayan bir insandır. O da hala sevebileceği insanı insanları arıyordur ama umudu da yoktur. Bir olan Allah olmadan HİÇ BİR ŞEYİN MANASI OLMAZ. SADECE ADI OLUR. O DA KURU BİR ADDAN ÖTE OLMAZ.
Asel UÇAK Araştırmacı Yazar-Aile ve Sosyal Yaşam Danışmanı