Tarih boyunca çeşitli sistemler denenmiş ama denenen bu sistemlerin neredeyse tamamı insanlara ve insanlığa acı, zulüm ve sıkıntıdan başka bir şey getirmemiştir.
Peygamberler gelmiş insanlara Hak sistemi anlatmış ama bu bağlamda kavimler ve kavimlerdeki özellikle yönetici kesim bu sistemi kabul etmemiştir. Peki neden?
Öncelikle şunu iyi anlamak gerekir; Peygamberler sadece Allah bir buna inanın teklifi ile gelmemiştir. Tüm peygamberler La ilahe İllallah demişleridir. Peki, bunun anlamı nedir?
Klasik bağlamda bakıldığında Allahtan başka ilah yok anlamını görürüz. Fakat bu kadar mı acaba? Tabi ki değil bu kelime aslında şunu ifade etmektedir. Tek sistem kurucu Allahtır ve Allahın kurduğu sistemden başka bir sistem tanımıyorum. Kelimenin başındaki La ifadesi kesinlikle kabul etmemek anlamına gelir. İlah kelimesi ise aslında sistem kurucu demektir. Bunu ister tanrı olarak algılayın ister insan olarak. İkisi de aynı kapıya çıkar. Çünkü Allah dışında olan ilahların hepsi insanların yani batıl sistemi kuranların ve sistemden çıkarları bulunanları uydurduğu ilahlardır. Bu bazen bir put olmuş bazen de Firavun ve nemrutta olduğu gibi insanın kendisi olmuştur. İşte bu nedenle Allah dışında sistem kurucuyu tanımamak peygamberlerin ve onlara inananların şiarı olmuştur.
Peygamberler geldiğinde o şehre veya bölgeye özellikle yönetici kesime şunu söylemiştir: Sizin kurduğunuz sistem yanlış. Çünkü sadece size ve çıkarlarınıza hizmet ediyor. Doğru olan Allahın sistemidir. Allahın sisteminde herkese adalet, refah, huzur ve mutluluk var. Bunu kabul edin. Böylece sizde halkta rahat yaşasın. Fakat yönetici konumunda olanlar ve o sistemden çıkarı bulunanlar bunu kabul etmemişlerdir. Mesele sadece Allahın bir olduğunu kabul etmek değildi. Allahın sistemini kabul etmekti. Fakat Allahın sistemini kabul etkilerinde ise kendi çıkarları bozulacak, insanlar üzerinde egemenlik kuramayacak ve onları istedikleri gibi yönetemeyeceklerdi. Yoksa Allahın bir olmasıyla sorunları yok. Birçok Kuran ayetinde bunu kabul ettikleri görülüyor. Ama iş sistemin değişip herkesin eşit haklara sahip olmasına ve kendi çıkarlarının bozulmasına gelince karışıyordu. Eğer bunu kabul ederlerse çıkarları bozulacaktı. İşte bu nedenle birçok kavim ya da topluluk bundan dolayı Allahın sistemini reddetti. Aslında bir tarafta tamamen çıkar temelli nefsanî sistem, diğer tarafta ise tamamen adalet temelli ruhani sistem. İşte tüm insanlık tarihi boyunca bu iki sistemin mücadelesi oldu. Diğer bir deyişle Hak ve batıl mücadelesi.
Peki, bugün durum farklı mı tabi ki hayır. Bugün de çıkar temelli nefsani sistem hem bireysel hem de toplumsal bazda insanları ezmeye ve sıkıntı yaşamalarına neden olmaktadır. Bugün bu sistemin temsilcisi Peygamber Efendimizin(SAV) ahir zaman hadislerinde bildirdiği Deccali sistemdir. Bu sistem başında Deccalin bulunduğu kendisine bağlı birçok kurum ve kuruluşun yer aldığı bir sistemdir. Bu sistemin başkenti de bugün Londradır.
Üst akıl ya da derin devlet tanımlarına uyan yapı. Başkenti Londra yani İngiltere merkezli olduğu için de İngiliz Derin Devleti ya da Deccal derin devleti demek uygun olacaktır. Bu yapının iki önemli kurumu vardır. Bunlar Chatham House ve Tavistock Enstitü. Bunlar Bu sistemin kalbini ve beynini oluşturur. Be nefsanî sistem aslında mafyatik sistem olarak da adlandırılabilir. Zaten mafyatik yapılanmaların dünyada temelini atan da yine bu yapı ve sistemdir. Çıkar ve korku temelli, baskıcı, milli ve manevi değerleri yok etmeye programlı bu sistem maalesef tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Hatta birinci ve ikinci dünya savaşları da bu sistemin getirdiği büyük yıkımlardır. Tüm dünyaya kendi sistemlerini benimsetmek amaçlı komünizm ve faşizm adlı iki sistemi dayatmışlar ve bunun sonucunda insanlık büyük bir yıkım yaşamıştır. Ve hala yaşamaya devam ediyor.
Neden mafyatik sistem diye adlandırdık. Sebebi şu; geçmişte çıkar sistemine karşı çıkan tüm peygamberler tehdit edilmiştir. Ya da sürgün edilmekle tehdit edilmiştir. Bu nedenle bugün de aynı sistem devam etmektedir. Deccali sistemin karşısında duran ya da durmak isteyen ya da bu sistemin gerçeklerini açıklayan kişilerde aynı durumla karşı karşıya kalmaktadır. Ya hapis, ya sürgün, ya da canıyla tehdit.
İşte bu nedenle bu sistem mafyatik sistemdir. Kendi çıkarından başkasını düşünmeyen diğer bir şekilde Kuranın ifadesiyle nefsini ve hevesini ilah edinen çok az bir kesim tüm dünyayı ve insanlığı tehdit etmektedir. Ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve teknolojik her türlü imkânı kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak insanlığı kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar. İşte bu sistem de bugüne kadar tüm insanlığa her anlamda zulüm ve yıkım getirmiştir.
Peki, çözüm nedir? Çözüm Allahın sistemini yani Kuran ahlakını hâkim etmektir. Bunu yapacak olan da Mehdi ASdır. Kuran ahlakında tüm insanlık her anlamda mutlu ve huzurlu olacaktır. Kuran ahlakı derken bugün bazı yobaz ve bağnaz kesimin insanlara dayatmaya çalıştığı İslam değildir bu. İslam aslında Allahın sisteminin adıdır. Herkesin selamet bulduğu yani huzurlu ve mutlu olduğu sistemdir. İşte Deccali sistem bir takım bağnaz ve yobazları da kullanarak İslamı haşa boğucu ve baskıcı bir sistem gibi insanların bilinçaltına işlemiştir. Ve İslama ait olmayan birçok hurafe ve sapkınlıklarda bu uydurma sisteme dâhil edilerek insanların hakikati yani Allahın sistemini görmeleri ve anlamaları örtülmüştür. İşte kâfirlik budur. Kâfir örten gizleyen anlamındadır. Neyi örtüp gizliyor Allahın sistemini.
Mehdinin vazifesi ilk etapta Deccali sistemin temeli olan sapkın ideolojileri fikri mücadele ile sarsmak ve yıkmaktır. Temeli yıkılan sistemin ayakta kalması mümkün değildir. Deccali sistem yıkıldığında ise yerine Mehdinin vesilesi ile Allahın sistemi olan Kuran ahlakı yani hurafelerden ve sapkın fikirlerden arınmış gerçek İslam dünyaya hâkim olacaktır.
Böylece tüm dünya ve insanlık huzuru, mutluluğu yaşayacak ve tüm imkânlar insanlığın lehine kullanılacaktır. Bu Allahın vaadidir. Nur Suresi 55. ayette Allah bunu şöyle ifade etmiştir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar.
Görüldüğü üzere Allah ayette kendi sisteminin hâkim olacağını söylüyor. Ayrıca yine Saff Suresi 8. ayette Allah şöyle buyuruyor:
Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kâfirler hoş görmese bile.
Bu ayette de Allahın nurundan kasıt Allahın kendi sistemidir. Yani Allahın sistemi hâkim olduğunda tüm dünya nurani bir hale gelecek ve tüm insanlık bu güzellikten nasibini alacaktır İnşaAllah. İşte bu nurun tamamlanmasına da Mehdi vesile olacaktır.