​Fatih Sandan Açıklama


​Fatih Sandan Açıklama

Dış politika; tarih süzgecinden geçiril-miş, kitaplara ve derslere konu olmuş damıtılmış bilgileri kavrayabilen, gele-ceğe yön veren iyi bir eğitimden geçmiş devlet adamlarının elinde şekillenir. Ülkelerin diğer ülkelerle olan politikalarında kısa dönemde değişim gözlemek mümkün değildir. Hükümetler değişir ama devletlerin dış siyasetinde büyük kırılmalar görülmez.
Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasında Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta sulh cihanda sulh!” anlayışı esas alınmıştır. Genç Cumhuriyet kuruluşunda bu düşüncesini, Batı da “Balkan Paktı”, Ortadoğu da “Sadabat Paktı”nı imzalayarak tüm dünyaya barış isteyen bir ülke olduğunu göstermiştir.
Dış politikada hükümetlerin fazla değişken siyasetlerine rastlayamayız. Dış siyasette, devlet politikaları belirleyici olur. Balkanlar ve Dünya'nın enerji üssü olan Ortadoğu, Türkî Cumhuriyetleri, İran ve Rusya ile, komşularımız olması dolayısıyla, daha hassas bir politika izlemek zorunluluğumuz vardır.
Dünya siyasetinde, devletlerin daha önce göstermiş olduğu tutarlılıklar, devletlerin siyaset arenasındaki sözünüzün geçerliliğine bakılarak değerlendirilir. Bir gün “Nato'nun Libya da ne işi var” iki gün sonra “NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir"derseniz dünya siyasetinde sizi ciddiye almazlar. Bir yıl önce Kaddafi'nin elinden “İnsan Hakları Ödülü”nü alacaksın, daha sonra İzmir'i üs yapıp Türk Savaş gemileri gönderip ablukaya aldıracak, Nato tarafından bombalanarak Müslümanların öldürülmesini izleyecek, Kaddafi'nin sokak ortasında linç edilmesine ortak olacaksınız buna da “etkili dış siyaset” diyeceksiniz. Çuvallara dolarları doldurup uçakla Libya'ya göndereceksiniz, çatışmalar ölümler devam edecek, sizde etkili siyaset yaptık diye övüneceksiniz. Bu siyaseti kimse ciddiye almaz. Sadece size inanmak isteyen bindirilmiş kıtaları inandırabilirsiniz.
Sayın Cumhurbaşkanı Afganistan dönüşünde uçakta gazetecilere verdiği demeçte ““PYD şu anda bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür” diyecek, saatler geçmeden “Türkiye'ye bir Kürt kedisi bile vermeyiz” diyen Barzani'nin. Peşmergelerini 29 Ekim Cumhuriyet Bayramın'da yurdumuzdan Ayn Al Arap şehrine PYD' ye yardım etmesi için geçişine izin verecek. Gümrük kapılarının tahrip edilmesini, yemek ve akaryakıt paralarının bizim paralarla ödenmesini, bez parçalarıyla şov yapmalarını içimiz kan ağlarken dünyaya izleteceksiniz. Sonra Sayın Cumhurbaşkanı “Türkiye atacağı adımları dikkatli atabilecek kadar bir yönetim kabiliyetine sahiptir, biz aklımızı ipotek altına aldırmadık.” diye konuşacak. Biz de sizin bu etkili dış siyasetinden mutlu olacağız.
Sormak istiyorum: Büyük devlet refleksiyle yaptığınız hareket, peşmergelerin şovunu bizlere izlettirmek midir? Onların güvenliğini sağlamak onlar yemek yerken Türk asker ve polislerine dışarıda nöbet tutturmak mıdır? Bu yapılan Türk asker ve polisine yapılmış büyük bir zulümdür. İnanıyorum ki içleri kan ağlayarak hükümetin verdiği görevi yerine getirdiler.
Sözde, başarılı aktif ve barışçıl yol izlemeye başladınız. Oysa Müslümanların kanı dere olup akmaya başladı. Siz bölgedeki ateşin ölümlerin durmasını istiyorsanız biran önce etkili siyasetinizden, yangına benzin dökmekten ve satranç oynamaktan vazgeçmeniz gerekiyor çünkü hep mat oluyorsunuz. Her gün yeni bir radikal örgütün ismini duymayı kanıksadık.
Tarikatları kalıplarla, etnik kimliği şablonlarla bölüyorsunuz. Pergelle aralarını daha çok açıyorsunuz. Müdahale ettikçe askerlerimizin polisimizin kafasına kurşun sıkılıyor. 2 milyondan fazla bu mültecileri nasıl besleyeceğiz hiç düşündünüz mü? 4,5 milyar doları mültecilere harcadık. Ülkemiz bu yükü kaldıracak kadar zengin değil. Bundan sonra ne olacak, ne kadar daha ülkemizde kalacaklar bir bilen yok.
Bu kadar ölüm, acı vahşet yaşanırken çıkıp dış siyasi başarıdan bahsetmek söz konusu değildir. Duyup inanlar, bakıp görmeyenler varsa onlara da söyleyecek söz kalmamıştır.
FATİH SAN