​EKMEK İÇİN EMEK


​EKMEK İÇİN EMEK

Güneşin aydınlık yüzünü gösterip, yansıyan ışıklarıyla yaşadığınız kenti aydınlatmaya başladığı ilk ana tanık olanlar, yine kentin emekçileridir. Bir lokma ekmeğin Aslanın ağzında kalmayıp, midesinden söküp alma mücadelesi veren emekçiler. selam olsun sizlere, selam olsun alın terinizdeki onurlu yaşam mücadelesine.
Güvenceden uzak, sendikal örgütlenme çatısı olmaksızın, mesai süreleri ve gündelik ücretleri, çalıştıran patronun insiyatifine kalmış, en zor çalışma şartlarına göğüs gererek, o aslanın midesinden pay almak için sadece yerin yedi kat altında, güneşin ne doğuşunu ne de batışını göremeyen maden işçileri değil ki vahşi kapitalizmin sömürü çarkında ezilen ve yok olup gidenler, sabahın erken saatlerinde özellikle kent merkezi dışında, varoşlarda her cadde, her sokakta gündelikçi tarla işi için servis aracı bekleyen yüzlerce elinde çapası, ağzı burnu sarılı kadın- erkek işçiler görürsünüz.Yaptıkları işin zorluğu yanı sıra doğa şartlarının da en zoruna karşı mücadele veren tarım işçileri.
Yaşadığımız kentin tarım kenti olması, belkide yılın 11 ayı işverenin de işçinin de kendi aile ekonomilerine sağladıkları katkı kadar Ereğli ekonomisine ve ülke ekonomisine de katkı sağlamakta. Ancak, gündelikçi amele tarım işçileri, ülkemiz çalışma hayatındaki sahipsizliğin belkide ilk sırasında yer alanlar. Onuruyla ekmeğini kazanmalarına, bu ülkede emek hırsızlarının onursuzluğunu onurluca yaşayanlar yokmuşçasına, işe giderken ve gelirken tanınmamamak için sarılı ağızları ve şapkalarıyla başlarını eğerek gizlemeleri onurlarına onur katmaktadır.
'Ben, insanı sevmeyi kitaplarda okuduğum gibi biliyordum. Fakat yanılmışım. Oysa, insanları sevmeyi,kitaplardan okumakla değil, hayatın içinde görmek ve öğrenmek gerek. Ekmek parası için vapurdan inen patronunun çantasını taşımak için yönelen bir uşağı bile sevmeyi, ben hayatın içinde öğrendim.' diyen yazar, aslında emeğe ve ekmeğe saygının ,sevginin vurgulamaktadır.