​YENİ YETMELER BİLMEZ BU OLAYLARI

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ HAYALİ CİHAN DEĞER


​YENİ YETMELER BİLMEZ BU OLAYLARI

Geçen çarşamba günü Ankara'ya gitmek için bilet almak üzere otogara girdiğimde oradaki kalabalığın içinden bir kişi, "Ereğli'yi kurtaran adam geliyor, Ereğli'yi kurtaran adam geliyorl.." diye yüksek sesle bağırarak yanıma doğru geldi. Önce adamı susturdum. Sonra da ismini, kimliğini sordum. "Bana Özgürler köyünden Davulcu Mehmet Ali derler. Ben davulcu olarak heryeri gezerim, herkesin senin hakkında yaptıkları konuşmaları dinlerim. Sana herkes Ereğli'yi kurtaran adam diyor" deyince gazeteci olarak görevimin gereğini yaptığımı söyledikten sonra bir daha böyle yüksek sesle konuşmamasını tembih ettikten sonra otobüse binip Ankara'ya doğru ilerlerken bu saf, temiz ve sade köylünün sözleri anılarımı tetikledi. Gerçek gazetecilik yaptığım 1980li yıllarda ihtilal olmuştu. Yapılan bu ihtilali fırsat bilen ilce jandarma komutanı yüzbaşı E.B. ile hemşehrisi ve yardımcısı başçavuş H.Y. ruhsal yapılarının gereği olarak aşırı derecede şımardılar...
Yüzbaşı E.B. babası yaşındaki C.Başsavcısı Sayın Mahmut Bozoğlu'na hakaret ediyordu.Bir seferinde de ceza Hakimi Sayın İsmet Kenar'ın
masasına attığı yumrukla 3-4 metrelik cam buz gibi dağılmıştı. Kaymakam Erdoğan İzgi Konya valisi Lütfi Tuncel'i arayarak yüzbaşının kendisine küfür ettiğini söylemişti. Yüzbaşı caddeye çıktığı zaman herkes en yakın sokağın içine girer, görünmek istemezdi...
Akhüyük köylüsü Dr. Feridun, (ruhu şad olsun) yüzbaşı tarafından insanlara yapılan işkence türünün en kötülerinden birisi olduğunu söylemişti.
Söylenenler doğru ise olaya benim el attığım zamana kadar içlerinde bazı devlet memurlarının da bulunduğu 395 kişiyi işkence gördükten sonra Konya'ya askeri mahkemeye göndermiş. Yine söylenenler doğru ise hamile kalan bazı bayanlar intihar etmiş. Bazı köylüler işkenceden korktukları için traktörünü satıp kendilerini kurtarmışlar.
Ereğli müzesinde arkeolog olan eşinin Konya J.Alay komutanına kadar gidip yüzbaşı eşini şikayet ettiğini, yüzbaşının her gün eve kadın getirdiğini söylediğini Sayın Albay Tahsin Kışlalı bana anlatmıştı...)
Velhasıl Ereğli'nin üzerini kara bir kabus sarmış, gecenin veya gündüzün belirsiz bir saatinde kimin kapısının çalınacağı bilinmez hale gelmişti. Herkes kuşku içinde idi...
Tanınmış esnaflardan,cesur siyasilerden, yürekli avukatlardan bir gurup oluşup Konya'ya gitmelerini 2.Ordu komutanı Bedrettin paşayı (ruhları şad olsun) görmelerini haftalarca, aylarca bekledim. İki kişi araya gelemediler. Bu sırada bana gelen bilgiler mide bulandırıcı boyutlara ulaşmıştı...
Ereğli'nin eşraflarından ve önde gelen büyüklerinden Cemal Okay (ruhları şad olsun) bana telefonla işkencenin korkunç boyutlara ulaştığını söylemesinin ardından Kuskuncuk köyünden üstelik bir yargıç babası olan Mehmet Bağdaş ile İzzet Öz ve akrabaları Menduh gazeteme gelip sandayle varken yere betonun üzerine oturup ağlaşmaya başladılar. Bu iki olay benim için bardağı taşıran damla oldu...
Serseri bir kaza kurşununa hedef olmayı da göze alarak Allahıma sığınarak olayın içine balıklama atladım. Mücadelemin özünde şahsi bir çıkarım bulunmadığı için ulu Tanrımın verdiği cesaretle yüzbaşının ve yardımcısının önce askeri mahkemede, sonra da Ereğli'de yargılanmalarına ve ağır cezalar almalarına vesile oldum.
0 tarihte Ereğli'ye bağlı olan Ayrancı'nın ve Halkapınar'ın köylerinden teşekkür için gelenlerden günlerce gazete çıkaramadık. Çünkü matbaanın içi dışı ziyaretçilerle dolup taşıyordu. (Bu olayın ayrıntıları 50-60 sayfalık bir kitapçık olacak kadar geniştir. Ancak, ayrıntılara girmek istemedim)
Ereğli'nin üzerine çöken kara kabusu kaldırmanın mutluluğunu duydum...
Hasan Can