Bu şehrin genci olmak demek, yapabileceğin hiçbir şeyin olmaması demek yani kendini boşlukta hissetmek demek. Ben isterdim ki bu söz Ereğli’yi idare edenlerin görebilecekleri her yana asılsın. Çünkü bu şehir kendi gençlerini kendi dinamiğini ki dolayısıyla da Türkiye’nin dinamiğini hiç acımadan köreltiyor. Örneğin; üniversitelerden evlerine dönen bu şehrin gençleri kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissediyor. Nedeni gayette açık… Kapsamlı bir kültür merkezimiz yok. Kütüphanesi; ben çocukken de aynıydı şimdide aynı. Hiçbir değişiklik yok. Kitapların niceliği ve niteliği şimdiye kadar hiç değişmedi. Çünkü araştırmak için gittiğimiz bir çok konudan elimiz hep boş döndük. Acaba bir şehrin kütüphanesi şehrine nasıl hizmet vermelidir? Şehir kütüphanesinde olması gerekenler nelerdir? Bu sorulara yanıt verecek kimsemiz yok bizim. Sağ olsunlar ki idarecilerimiz böyle önemli bir konuyu sorun olarak bile görmüyorlar. Oysa Ereğli gibi bir çok kültüre ev sahipliği yapmış bir kenti tanımak kendi gençleri için bu kadar zor olmamalıydı. Daha da basiti bu şehrin gençleri tiyatroya gitmek için iki misli para ödememelilerdi. Yani başka şehirlere gitmek zorunda bırakılmamalılardı. Bunun yanı sıra tek sevindirici olan festivallerimizde gelen sanatçılar. Ama bizi aydınlatacak bize bu şehirde var olduğumuzu hatırlatacak yazarlarımız, sanatçılarımız ya gelmiyor ya da getirilmiyor. Ve daha neler neler… Böyle sorunlara çözüm bulunmadığı sürece bu şehrin kaldırımları, yolları, havuzları…vs tekrar tekrar bozulup yapılır. Çünkü bunları yapmak bahsettiğim sorunları çözmekten çok daha basit. Bu sorunları çözebilmek veyahut görebilmek içinde genç olmaya gerek yok. Ereğli’nin içinde “gerçekten” yaşamak yeterli.
Bu şehirde genç olmak