​EREĞLİDE SUSUZLUK KAPIDA

.


​EREĞLİDE SUSUZLUK KAPIDA

Karapınar'dan başlayıp Niğde'ye kadar büyük bir alanda ciddi çevre ve yeraltı suyu felaketi yaşanıyor.
Son yıllarda bölgemizde örtü altı sebze yetiştiriciliği yaygınlaşması sonucu aşırı derecede su tüketimi yapılmaktadır.
Nisan ayında başlayıp Ekim ayına kadar sulama devam ediyor.
Özellikle yaz aylarında 7/24 sulama devam ediyor.
Sulamada kullanılan kuyuların büyük çoğunluğu inşaat ya da depo ruhsatlı.
Bu kuyuların hepsi yüzlerce dönüm arazi sulanıyor. Kısaca binlerce kaçak kuyu açılmış durumda üstelik açılmaya devam ediyor.
Hem DSİ hem elektrik dağıtım şirketleri bu durumu biliyor ama hiçbir önlem alınmıyor.
Karapınarda oluşan obruklar sürekli su seviyesi düşen kuraklaşan araziler.
Yaz kış akan Zengen'deki pınarın kuruması.
Eskiden tulumba ile çıkartılan suyun kaybolması tehlikenin ne boyutta olduğunu bize gösteriyor.
Bu gidişle içecek su dahi bulamayacağız.
Bizim bölgemizde su zaten zengin değil, bir de aşırı tüketim eklenince çöl olmamız kaçınılmaz.
Tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ereğli ovası, oldu domates tarlası. Çifti daha fazla kazanmak için kavun karpuz domates ekimine yöneldi tahıl yonca ekilmez oldu.
Sonuçta yem fiyatları aldı başını gitti.
Hayvancılık can veriyor. Bir çok vatandaş araziyi sattı ya da kiraya verdi.
Çünkü arpa buğday çavdar para kazandırmadı devletin tahıl ürünlerine ciddi destek vermesi yerli üretime önem vermesi gerekiyor.
İç Anadolu Bölgesi Türkiye'nin en az yağış alan bölgesi. Bu bölgede az su ile yetişen ürünlerin yetiştirilmesi elzemdir.
Sebze tahıla göre onlarca kat daha fazla su isteyen üründür.
Bölgemizde ikinci büyük felaket de sebze yetiştiriciliğinde kullanılan naylon örtü. Tek yıllık olarak kullanılan bu naylon hasat sonrası parçalanıp bütün tarlayı merayı naylon tarlasına dönüştürüyor.
İlkbaharla baktığımızda naylon örtü nedeniyle adeta Toprak ortadan kayboluyor.
Bu naylon plastik artıklar yıllarca kaybolmuyor merada otlayan koyunlar kuzular yiyerek ölüyor maalesef.
Bu sebzeler yetiştirilirken kullanılan ilaç ve gübrenin haddi hesabı yok. Parayı kazanan naylon üreticileri gübreciler ilaççılar. Tabii ki bu ilaç ve gübrenin üretici firmaları Batı ülkeleri ve İsrail kökenli. Çiftçinin alın teri ülkemizin kaynakları bu şekilde yurtdışına gidiyor. Çok ürün almak adına ithal edilerek genetiği değiştirilmiş tohum ve fide bu acı tablonun başka bir boyutu. Tarlaya fide ekilmeden başlayan ilaçlama son hasat gününe kadar devam ediyor hiçbir denetleme kontrol söz konusu değil. Hayvanların dahi yemediği çürümüş bozulmuş akmış kokmuş ne kadar sebze meyve varsa salça ve meyve suyu fabrikalarına gidiyor.
2 yıldır 30 ila 40 kuruş arasında değişen domates fiyatlarına rağmen salça fiyatları sürekli yükseliyor.
Bu gidişle topraklarımızı kendi elimizle ilaç firmalarına teslim ediyoruz.
Her bir karışı kanlarımızla sulanmış Ata mirası topraklarımızı kendi elimizle yok ediyoruz. Yetkili yetkisiz her birimiz hızla tükenen geleceğimizi sadece seyrediyoruz.
Sebze ekiminde kesinlikle naylon örtü yasaklanmalıdır. Kaçak kuyular kontrol altına alınmazsa susuzluk kapıdadır. Bakanlığın süratli bölgesel ürün uygulamasına geçip arazilerin en verimli şekilde, toprağı ve suyu tüketmeden değerlendirilmesi gerekmektedir.
İnsanlar için ve hayvanlar için en temel gereksinim olan tahıl üretimi yok olursa ülkemiz için büyük bir felakettir. Sırf çok para kazanma uğruna bu kadar acımasız kapitalist bir düşünce olmamalı Toprak yoksa su yoksa yaşamda yoktur. Altı ay domates yemesek ölmeyiz ama soframızdan ekmeği bir gün bile eksik edemeyiz.
Geleceğimiz için toprağımıza suyumuza havamıza sahip çıkalım.
Ereğli Güneş Gazetesi