Aydınlık Gazetesi, Ereğli tarihinde önemli yerleri olan 3 güzel insanı TOROSLARIN ÜÇ YİĞİDİ diye manşetten verdi.
İşte gazetede yayınlanan Şadiye Ceylan Abat'ın yazdığı yazı:
Ayşe Özkara Ayan, babası Sinan Özkarayı uğurlarken ardı sıra ağıt yakıyor.
Bak şu bebelerin güzelliğine, kaşı destan gözü destan… Babasının onu uyuturken söylediği ninni yankılanıyor kulaklarında. Ninniden ağıta, hüzünden umuda gelip gidiyor.
Onlar masal anlatmazdı. Çocuktuk ama gerçekti yaşamlarımız. Bu yüzden hayatlarımızın her anını gerçeğin peşinde yaşarız.
Ali Kara, Durmuş Ali Ceylan, Sinan Özkara… Torosların Üç Yiğidi.
Sizler geride bıraktığınız, partinin kızlarını gerçeklerin ninniler ile büyüttünüz. Hayalci olmadık, bireyci olmadık. Etrafımıza hep iyi insanlar olmak için baktık.
Sinan Özkara öğretmenim, bu duygularımı yıllar önce Ali Koca öğretmenimi kaybettiğimizde yaşadım.
Onları gözyaşımla mühürleyip mendilime sarıp Babama, Durmuş Ali Ceylan önderime, yoldaşıma, arkadaşıma götür demeyi düşünemedim. Üçünüz de dönülmez yolculuğunuza çok erken çıktınız. Kızlarınızı can evlerinden kopardınız. Acılarımızı bile onurla, başı dik yaşayarak bıraktınız bizi. Gidişlerin bedensel olduğunu biliyoruz. Son nefesimize kadar sizlerin nefesi nefesimiz olacak. Sinan Öğretmenim; Babamı sımsıkı kucakla kokla, tıpkı benim gibi.Ona de ki; Kara kızın bayrağını sımsıkı tutuyor.Aydınlık dergisini okurduk,tartışırdık. Her şeye de şüpheyle bakılmaz ki. Her yanlışı da hep biz mi görüyoruz? derdim. Öğretmenim, yanlışları görüp,gözünü karartıp söyleme erdemini parti mücadelemde özümsedim. Babama, onun gidişinin ardından tüm gövdemizle mücadeleye giriştiğimizi anlat uzun uzun.
Ali Kara, Durmuş Ali Ceylan, Sinan Özkara… Torosların Üç Yiğidi
Geceli gündüzlü, bitip tükenmeyen, doyumsuz dava sohbetlerinize başlayın yeniden.
Genel Başkanımız Doğu Perinçekin Avrupa Mahkemelerinde tarihi yeniden yazışını, onları yalanlarında boğuşunu, masalarına indirdiği yumruğu anlat. Kıbrıs davasında Rauf Denktaş ile birlikte dünyayı ayağa kaldırışlarını anlat.
Emperyalist merkezlerin ve devşirmelerinin Partimizin milli, devrimci,programından nasıl korktuğunu anlat.Sesimizi kısmak için, ordumuzun, partimizin üzerine kurulan özel mahkemeleri, devasa zindanları anlat. Doğu Perinçekin savunmasının altından kalkamayıp, savunmaya ceza veren hâkimleri savcıları anlat. Ve şimdi, o zindanlarda Amerikan maşası vatan hainlerinin yattığını anlat. Haziran direnişlerini anlat. Başı dik Türk Gençliğinin Amerikan askerlerinin başına geçirdikleri çuvalı anlat. Silivri direnişlerini anlat. Yedi yıl, yedi ateşten geçerek yıktığımız o duvarları anlat.
Ve babamın uğruna can baş koyduğu gerçeklerin artık televizyonumuzdan radyomuzdan tüm insanlığa nasıl duru sular gibi aktığını anlat. Ne çok sevinir, biliyorum. En büyük özlemiydi, daha çok insana kavuşmak ve memleket halini ahvalini, çözümleri kitlelerle paylaşmak.
1997 yılında beni ziyaret etmişti, partimize gitmiştik birlikte. Son gelişiymiş, nereden bilirdik. Bir radyo kurulacağını anlatmıştı arkadaşlar. Cebinde kalan son sigara parasını utanarak, gözleri dolarak masaya koydu. Çıkınca Babacığım bir sigara alalım dedi. Bilirsin öğretmenim, sık sık buğulanırdı gözleri. Ağlamak insan işidir. Kadını erkeği olmaz. Ağlamaya değer şeyler için ağlamak da bir erdemdir. 21 yıl önce,on binlerce gönüllünün imecesi ile onun ömrünü verdiği gerçeğin televizyonunu kurduğumuzu anlat babama. Ağlamaya değer bu haberi ver. Ağlasın… Ve onun da katkısının sürdüğünü, cebindeki son sigara parasının her ay Ulusal Kanalın imecesinde yerini bulduğunu söyle. Rahat olsun.
Sinan Öğretmenim; hani köy çalışmalarında araba kiralamak için anam Dönüş Ceylana çektirdiğiniz krediler vardı ya? Nasıl keyiflenirdiniz Üç Toroslu, sorunu çözdük diye. Ha bir de Gülsem Kara bacın, dostun, yoldaşın kırk yıl gerilere gidip babamı anlatırken şu sözünü hatırlatıyor: "Sağlıklı olmamız için, tazelenmemiz için ara ara taze kan gerekiyor. Bu sözünü mücadelemizin her alanında nasıl özümsediğimizi anlat babama. Yine günlerden bir gün babam gözünü kaybettiğinde, çocukları, torunları başına toplanmıştık. Sen geliyormuşsun. Heyecanla yerinden doğruldu, Sinan Hoca geliyor dedi. Gözün görmüyor, nasıl gördün? diye gülüşerek sorduk. Gönül isteyince göz görüyor diye cevap verdi. İşte bu yüzden dağın dağa yaslanması gibiydi sizin yoldaşlığınız.
Ali Kara, Durmuş Ali Ceylan, Sinan Özkara… Torosların Üç Yiğidi dedik size. Ardınızdan söyleyecek ne çok sözümüz var. Gönüllerimizde hep yaşayacaksınız. İyi ki bizleri, kızlarınızı mücadele ve örgüt bilinci ile yetiştirdiniz. Gözünüz arakada kalmasın; yiğitler yiğitler bizim yiğitler, koca yürekliler.
Saygıyla, gururla kucaklıyoruz.