​MUSTAFA ÖZKAN: EN İYİ ANLATIM DİLİ FOTOĞRAFTIR DEDİ

Stüdyo Tuğba Sahibi Mustafa Özkan Fotoğrafın Önemine Dikkat Çekti


​MUSTAFA ÖZKAN: EN İYİ ANLATIM DİLİ FOTOĞRAFTIR DEDİ

Fotoğrafın önemli bir anlatım dili olduğunu ifade eden Fotoğrafçı Mustafa Özkan, Fotoğraf kadar etkili bir anlatım dili yok. Olayları simgeleştiriyor, büyük olayların göstergesi oluyor. Fotoğrafsız bir dünya düşünülemez diyor.

Fotoğrafın göründüğünden daha yoğun anlamlar barındırdığını ifade eden Mustafa Özkan, fotoğraf sanatının önemini, gelişimini ve felsefesini gazetemize anlattı.

Fotoğrafın dijitalleşmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özkan, fotoğrafın da insanın geliştirdiği teknoloji ile birlikte ilerlediğini belirterek Bir şeyin dijitalleşmesi bir tek fotoğrafın üstünde yapışmış kalmış. Şu anda baktığınızda sadece fotoğraf değil her şey dijital. Bir fotoğrafın dijitalleşmesi makinayla algılanıyor ama resimde de dijitalleşme var. Dijitalleşme sadece görüntünün dijital ekranda olması değil. Dijitalleşmeyi geniş düşünmek lazım diye konuştu.

Fotoğraf da hayat gibi dijital yolda ilerliyor
Özkan, dijitalleşmenin sadece fotoğrafta değil hayatın bütün alanlarında olduğunu vurgulayarak Fotoğrafın analog ya da dijital olması, kağıda basılması çok önemli değil. Böyle düşündüğümüz zaman fotoğrafın ilk bulunduğu andan itibaren yaratmak istediği ekolden ve ilk bulunduğu zamandan itibaren çevreye yaydığı etkiden uzaklaşmış oluruz. Bence fotoğrafın çok daha farklı amacı var. Bu amaç her insana göre değişiklik gösteriyor. O yüzden fotoğraf da hayat gibi dijital yolda ilerliyor. Fakat özünde dijitallik yok. dedi.

Son yıllarda fotoğraf çekiminin yaygınlaşmasını olumlu bulduğunu ifade eden Özkan, şunları söyledi:

Herkes fotoğraf çekmeli. Her makinaya, cep telefonuna fotoğraf çekme özelliğinin eklenmesi çok güzel. Çünkü insanlar fotoğraf çekerek kendini mutlu hissediyor. Öz çekim yapıyorlar, gezdikleri yerleri, oturdukları arkadaşlarını çekiyorlar. İnsan kendisini nasıl mutlu hissediyorsa ve bunun sağlayışı da fotoğrafsa çok aşırı teşhire kaçmadıkça makul görüyorum. Ve insanlar da fotoğraf konusunda kendini daha çok geliştiriyor. Ben bunu gayet keyifli bir gidişat olarak değerlendiriyorum.

İyi bir fotoğraf için iyi bir makinaya gerek var
Özkan, iyi bir fotoğraf için iyi bir fotoğraf çekmek için iyi bir makinaya gerek olduğunu, teknik anlamda iyi bir fotoğraf çekmek için iyi bir makina ve iyi bir objektifinin gerekli olduğunu söyledi.

Fotoğrafın felsefesinin hala oturmadığını vurgulayan Özkan, Ben düğün ve stüdyo fotoğrafçısıyım. Amacım çalıştığım kişileri mutlu edecek kareler vermek. Çalıştığım kişiler benim beğendiğim kareleri beğenmek zorunda değil ben öncelikle onları mutlu edeceğim daha sonra kendi yorumumu katarak da birkaç kare fotoğraf onlara sunacağım. Düğün fotoğrafı çekiyorsanız iyi bir objektifiniz olacak. Ancak benim nezdimde iyi bir fotoğraf için iyi bir makinaya gerek yok. Fotoğrafın felsefesi farklı bir şey teknik farklı bir şey ifadelerini kullandı.

Fotoğraf tarihi belge niteliği taşıyor
Mustafa Özkan, fotoğrafın tarihi bir belge niteliği taşıdığına dikkat çekerek Osmanlı Döneminde savaşlar minyatürle ya da yazarak anlatılıyor. Osmanlı'nın en büyük kaybı nesre ve resme çok geç ulaşmasıdır. Bu nedenle Osmanlı'nın görsel tarihi pek yoktur. Örneğin, 1700'lü yıllarda savaşlar anlatılanlarla yola çıkılarak çizilmiş ve bir görüntü oluşturulmaya çalışılmış. O zaman fotoğraf olsaydı bambaşka bir şey olurdu. Vietnam Savaşına baktığınızda savaşın gerçek yüzünü fotoğraflarla görüyorsunuz dedi.

Fotoğrafın ilk ortaya çıktığı dönemde sanatsal resimler çekildiğini anlatan Özkan, Stüdyolarda çok uzun enstantanelerle çok uzun pozlamalar yapılarak bireysel fotoğraflar çekiliyor. İlk fotoğrafçılar o dönem müthiş ve mükemmel ürün vermek istiyor. Bu duygu romancılarda da var. Yazarlar eleştiri almamak için ilk romanlarında kusursuz eserler vermek istiyor. Muazzam eserler olsun ki, ilk roman okuyucuları çok etkilensin. İlk fotoğrafçıları da ben böyle yorumluyorum. Onlarda ilk zamanlarda kendilerine güvenli bir alan oluşturuyorlar. Sadece dekorlu fotoğraf çekiyorlar. Sokağa çıkmıyor, halkın içine girmiyorlar. Sonrasında halkın içine karışıyorlar ve bundan sonra fotoğraf biraz daha belgesel nitelik kazanıyor. şeklinde konuştu.

Fotoğraf büyük bir propaganda aracıdır
Özkan, fotoğrafın büyük bir propaganda aracı olduğunu söyleyerek Bütün devletler kendi çektikleri fotoğraflarla savaş halinde olduğu devletleri ve rakiplerini hep kötü göstermeye gayret ediyorlar. Fotoğraf aracılığıyla kendi ülkelerinin propagandasını yapıyorlar.
Fotoğrafın olayları simgeleştirdiğini belirten Özkan, şöyle konuştu:

Fotoğraf kadar etkili bir anlatım dili yok. Fotoğraf büyük olayların göstergesi oluyor. Bu anlamda fotoğraf çok önemli. Günümüzde fotoğrafsız bir dünya düşünülemez. Fotoğraf tarihi de değiştirir, tarihe de yön verir. Bununla ilgili tarihte önemli örnekler var. İkinci Dünya Savaşı'nda bomba patladıktan sonra 6 yaşındaki bir çocuk 2 yaşındaki kardeşini sırtına alıyor, kardeşi sırtında ölmüş. Komutanın karşısında dimdik duruyor. Bu fotoğrafta İkinci Dünya Savaşı için simge bir fotoğraf. Aylan bebeğin kıyıya vuran cansız bedeninin fotoğrafı kamuoyunun bakış açısını değiştirdi ve dünya liderlerinin daha hassas olmasını sağladı. Bunlar gibi tarihi değiştiren çok fotoğraf var.

Günümüzde insan odaklı fotoğraflar pek çıkmıyor
Özkan, son yıllarda çekilen fotoğrafların insandan uzaklaştığını dile getirerek İnsan odaklı fotoğraflar pek çıkmıyor artık. Ya da daha gelenekçi daha insanların birlikte yaşadığı, uğraşlarının olduğu fotoğraflar çıkmıyor. Bu günümüzle de ilgili bir durum. İnsanlar artık yaşamda birbirlerinden, sosyalleşmekten artık uzaklaşıyorlar. Bir takım meslekler de tarihe gömülüyor. Fotoğrafın üretimi burada sıkıntıya giriyor. Fotoğrafçılar da aslında hayatın hoyratlığını hissediyor ve kendilerini geri çekiyor. İnsanları daha içine almayan kompozisyonlar üretiyorlar diye düşünüyorum diye konuştu.

İyi bir fotoğrafçı hayatı hissedebilmeli
İyi bir fotoğrafçı hayatın her alanında olmalı diyen Özkan, şöyle devam etti:
İyi bir fotoğrafçının insanlarla ilişkileri çok kuvvetli olmalı, okumalı, hayata iyi yerden bakmalı. Acıyı da sevinci de hüznü de görebilmeli. Hayatı hissedebilmeli. Hayatın içinde olabilmeli ki, fotoğraflarına bunu yansıtsın. Ara Güler öyle bir fotoğrafçıydı. Onun fotoğraf skalasına baktığınız zaman çekmediği hiçbir şey yok. Hayatın her alanında fotoğrafları var. Bu nedenle çok başarılı bir fotoğrafçı ve Ara Güler fotoğrafçı değildir o fotoğraf olmuştur. Bu nedenle fotoğraf çekmek için hayatı iyi algılamak lazım. Hayatı iyi algılamak için de hayattan çok fazla talebiniz olmayacak.