Sevgi yeter mi?
Sevginin kökeni Allah sevgisi Allah aşkı olursa yeter. Sevgi derken heva ve hevesten kaynaklı bir duygudan bahsetmiyoruz. Allahın dünyayı yaratma amacı sevgidir. Cennette sevgi yurdudur. Önemli olan Allah aşkıdır. Allah, ResulAllah efendimiz SAVe Habibim diyor. Yani sevdiğim. Ve ayette ResulAllah Efendimiz SAV için Rahmeten Lil Alemin diyor. Yani âlemlere rahmet ve sevgi olan. İşte bundan dolayı sevgi önemlidir. Merhamet sevgiden gelir. Sevgi de merhametten. İnsan ruhu sevgiye göre yaratılmıştır. Sevgi de bir enerjidir. Ruh bu enerji ile mutmain olur dengelenir. Allah ruhumdan üfledim diyor. Oradaki bir anlamı ile Aşktır sevgidir. Sevgi ruhun nefesidir enerjisidir. Ve kaynağı Allah aşkıdır. Allah sevgisine dayanmayan hiçbir sevgi sevgi değildir. Sadece heves olabilir ve nefsanîdir. Sadece nefsi tatmin eder. Ama Allah sevgisi varsa hem ruhu hem de nefsi tatmin eder. Allah ayette buyuruyor: Tatmin olmuş nefis. İşte bu sevgi ile olur. Böylece nefis, ruhun emrine girer ve dizginlenir. Peki, sevgi de kalbin yeri nedir? Kalp gönlün evidir. Gönülde Allahın evidir. Bu yüzden kalp önemlidir. Fakat nefiste kalptedir. Eğer hayat Allah için olursa gönül galip gelir. Yoksa nefis galip gelir. Allah ayette buyuruyor: Kalpleri mühürlenmiş, katılaşmış insanlar diye. İşte bunlar kalplerinde nefsi baskın olanlar. Kalpte iki bölge vardır. Birisi gönül merkezi olan Fuad. Diğeri ise nefis merkezi olan Denes. ResulAllah Efendimiz SAV miraca çıkmadan önce kalbindeki denes kısmına bypass yapılmıştır Cebrail As. tarafından. İşte orası nefis merkezi. Allah ayette bu konuya da dikkat çekmiştir İnşirah suresinde Elem neşrak leke sadrak ayeti. Yani gönlünü fuad tarafını kuvvetlendirdik diye İnşaAllah. Bu yüzden Kuran da sürekli kalbe dikkat çekilir. Şeytanın vesvese verdiği yer de denes kısmıdır. Yine Allah ayette şöyle buyurur: Kalpler ancak Allahın zikri ile tatmin olur. Bu ayet bir yönüyle gönül merkezinin kuvvetlendirilmesini işaret eder. İşte bu gönül merkezinin enerjisi sevgidir, şefkattir, merhamettir. Pozitif niteliklerdir. Nefis merkezinin enerjisi ise hep negatif durumlardır. Öfke, şiddet, nefret, gayri ahlaki durumlar gibi. Allahın haram kıldığı her şey nefsi besler. İnsan gönlüne bakmalı ve hep gönül üzere olmalıdır. Çünkü oradan yanlış çıkmaz. Oraya ilham eden Allahtır. Gönül gözü denilen mesele de budur. Allahın gönüle ilhamı ile hareket etme. Gönül sürekli ilham alır. İnsan bunun farkında olursa güzel durumlar yaşar. Bunun farkına varmanın yolu da Allah sevgisini yaşamaktır. Kuran ahlakına göre yaşamaktır. ResulAllah Efendimize SAV sevgi ve saygı duymaktır. Sevgi bunun için önemlidir. Kâinatın yaratılış amacı sevgidir. İbadetler de bunun için vardır. İbadet denilen şey Allaha sevgiyi gösterme vesilesidir. Secde insanın Allah karşısındaki acziyetini ifade eder. Bir anlamı da şudur: Allahım Seni beni sevdiğin gibi ben Seni sevemem. Ve bu sevgiyi vermesen bunun da farkında olmam. Her güzel şeyin kaynağı ve yaratanı Sensin. Ben ise zerre kadar olabilirsem ne mutlu. İşte bu kudretin, kuvvetin ve aşkın karşısında Sana secdeden başka yapabileceğim başka bir şey yok kabul et. Allah aşkı üzere yaşayan ve tatmin olmuş her mümin her an secdedir. Fakat fark etmeyebilir. Secde aşkın son halidir. Allah aşkı ile bir olmaktır. Aşkın ilk hali ise nefsini bilmektir. Nefsini bilen haddini bilir, haddini bilen Rabbini bilir. Nefsini bilen kendindeki eksik ve hataları fark eder. Bunu bilen de haddini bilir.
Bunu bilen edep makamındadır. Ve Allahtan bu eksik ve hataları gidermesini ister. İşte bundan sonra farkındalık başlar. Bu makama da Furkan Makamı denir. Bildiğiniz gibi Furkan suresi vardır. Furkan farkındalık demektir. Allah ayette buyuruyor: Onlara Furkan verilir diye. İşte bu farkındalık makamıdır. Kurana hâkim olmak bu yüzden önemlidir. Kuran ile meşgul olan insanın aklı açılır. Allahın ayette dikkat çektiği temiz akıl sahiplerinden olamaya başlar. İşte temiz akıl ile de farkındalık başlar İnşaAllah.
Eğer Kuran ile hemhal olursa bir insan Allah ona doğruları ilham eder. Yani Allahca öğretir. Evet, Kuranın lafzı Arapça olabilir ama aslı Allahçadır. Bu da Furkan makamında olur. Allahça da gönül dilidir. Ruhun kodlarında bu vardır. Allah ayette şöyle buyuruyor: Bu ayetler ilim sahiplerinin gönüllerinde vardır. Burada ilim hem aşk hem de ilmi ledün anlamındadır. Ruh, Allahın ise bu ruh ile irtibatı da olacaktır. Her şey farkına varmakla başlar. Ve farkına varılan Allah aşkı ise daha önemlisi yoktur. Sonrası hayır ve güzelliktir. O zaman mümine yaşadığı her an cennet olur. Ama imtihan gereği tabiî ki gaflet anları olabilir. Önemli olan bunlarında farkında olmak ve tövbe etmektir. Farkındalık yani Furkan makamı bunu da getirir.
İlim paylaşmak içindir. Allah bizimle paylaşıyor ilmini. Kuranı göndermiş, peygamberleri göndermiş. Hep bunları öğrenelim diye. Öğrendikten sonra da öğretelim diye. Bildiğiyle amel edene Allah bilmediğini öğretir. İlim sohbetleri Furkan makamının kapısını açar. Allahın evinin yani gönlün anahtarı ehlinde olur. Onlar izinlidir. Onlar bu kapıyı açar. Artık bundan sonra odaları gezmek evin sahibiyle muhatap olmak sana kalmış. Onun için Aşk ve ilim ehlinin sohbetlerinde bulunmak önemlidir. Muaz RA. Vardır. O hep şöyle dermiş: Gelin bir anımızı imanlı geçirelim. Bunu çok söyleyince Sahabe Efendilerimiz RA. ResulAllah efendimiz SAVe sordular. Muaz Ra. Ne diyor biz imanlı değil miyiz diye. ResulAllah efendimiz SAV şöyle buyurdu: O aşk ve ilim sohbetlerinden bahsediyor. İsteği budur. İşte Furkan makamına böyle erişilir. Ehil olanların sohbeti ile. Her şey nasip. Ama şöyle bir söz vardır: Veririler ben acizim kudret Senin dedikçe, Verenin şanı büyük sen iste istedikçe. Biz isteriz dua ederiz. Tabi dua da nasiple. Yine şöyle bir söz vardır: Vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi. Ne mutlu Aşkı isteyenlere, Hamd olsun bunu istettirene. Şunu da unutmayın, İlim ile bilim aynı şey değildir. İlim işin hakikati ve derin olan kısmıdır. Bilim ilimden doğar. Bilim daha yüzeyseldir. Ama ilim sonsuz bir deryadır. Kuran da hep ilim der. Mesela Atatürk de Hayatta en hakiki mürşit ilim ve fendir diyor. Demek ki kastettiği bilim değil. Öyle olsa ayrıca fen demezdi. Fen de bilim anlamındadır çünkü. Onun için ilim önemlidir. Fen demek Allahın yarattığı bütün kâinat düzenin neden sonuç içinde açıklanması ve bundan çıkarımlarla buluşlar yapılması demektir. İlimde ise derinlik vardır. İlim; Her şeyin Allahın kontrolünde olduğunu bilmek ve her şeyin ona göre farkında olmaktır. Yunus emre hazretlerinin dediği gibi: İlim ilim bilmektir, İlim kendini bilmektir. İşte ilim kendini bilmektir. Nefsini bilen Rabbini bilir. Tüm mesele kendinin ve Allahın farkında olmak. Furkan makamı.
Gökmen UÇAK
Psikolojik Danışman-Yazar