Bir çoğumuzun bilmediği mezarlar var Ereğli’de. Ereğli tarihine ışık tutacak, bir çok Ereğlilinin bile yaşamadığı yıllarda Ereğli’de o mezardakiler yaşıyordu. Sağ kalanlar yıllar içerisinde taşınıp gittiler. Sadece Ereğli’de yaşarken ölenlerinin mezarları kaldı geride. Ermeni mezarlığından bahsediyorum. Sanayi yolu üzerinde ve rahmetli belediye başkanımız Kenan Akpınar döneminde etrafının korkulukları ve bakımları yapılmıştı. Dedim ya bir çoğumuzunu bilmediği bu mezarları Avukatımız Ozan Ayhan’da bilmiyormuş ve Sarkis Çerkezyan’ın “Dünya Hepimize Yeter” kitabını okuduğunda öğrenmiş. Biz de aralıklarla hatırlatma gereği duyuyoruz. AGOP BEYİN ANILARI Kilise ismi Mayron Asvazazin, O zaman 2 ayrı dine mensup olan insanlar 2 farklı bayramları bile kendi bayramları gibi yaşarlardı diyerek söze başlıyor. Ereğli’yi anlata anlata bitiremiyor. İstanbul’a yaşamasına rağmen ben Ereğli’liyim diyor başka bir şey demiyor. Ereğli Sevdalısı Sami Akdoğan Anlatıyor: Her şey gerçeği yansıtsın diye İstanbul’a gittik Agop Beye telefon açtım “Ben Kadıköy’deyim” diye bizi Kadıköy iskelesinde karşıladı inanın bir ağabeyimizi görmüş gibi olduk. Bizi alıp evlerine götürdüler. Hanımı Dikraniyi bizi kapıda karşıladı. Sağolsunlar biz geliyoruz diye yemekler yapmış yemeğimizi yedirdi, çayımızı içirdi, meyvelerimizi yiyerek uzun süre Ereğli anılarını yaşadığımız 7-8 saatin nasıl geçtiğini anlatamam. Bizi alıp başkanı olduğu Moda gönülleri derneğine götürdü burada Çağdaş Yaşam Derneğinin tertip ettiği konferansa katıldık. Kendileri Türk Sanat Müziği Korosu kurmuşlar. Gece tertip ediyorlar burada elde edilen gelirler Mor Çatı Derneğine veriliyormuş. İnanın çok sıcak bir ortamda bizi ağırladılar. Yine bazılarından bahsetmek istiyorum Pastırmacı Minas Efendi, Pastırmacı Parnak Efend (Hayk Değirmencinin Babası) Hayk Değirmenci (Heico) adında firma sahibi idi. Atatürk heykelinin yapımında en büyük katkıyı sağlayan iş adamı olduğu söylenir. Agop Mıhçıya Ereğli Hakkında Düşüncelerini Sorduğumda; -72 yaşındayım, 24 yılımı Ereğli’de 48 yılım İstanbul’da geçti. Yani ömrümün 3’te 1’i Ereğli’de altın yıllarım olarak geçti. İstanbullu hiç olamadım. Unutulmayan isimlerden Garabet Gürler(Hacibali) çok sevilen renkli simalardandı. Doktorların gözdesiydi Yemek kültürü olarak yılması ve bayramlarda olmazsa olmaz Topik (Zeytin Yağlı Dolma ve Sarma) Ereğli’de kunduracı Gülbenk ustanın bir anısında yanında 8 ila 10 kişiye iş verdiği halde oğlu Bedros Kürkçü oğlu yaz tatillerinde oğlunu başka bir kunduracı olan Halil ustanın yanına çırak olarak verirdi. Bunun sebebi ise: oğlunun şımarmaması içindi Bedros Kürkçü oğlunun babasının ortağı olan Çerkez Sadullah Akçay o zamanlarda çeşme olmaması nedeniyle abdest alırken ibrikten suyunu dökermiş oda ona karşılık sana da dua ederdim dermiş. Gelelim Ereğli Ermenilerine bundan 80-100 sene evvel kilise ve okulu olan arsası Gülbenk KÜRKÇÜOĞLU’na ait olan (şimdiki Ziraat Bankasının bulunduğu yer) ve buraları dolduran topluluklardı. Bu insanlar zenaat’ta düşkün insanlardı. İçlerinden bazıları doktor olan Dr. Mukim, sonraları Dr. Simon Efendi bunlar bugün dahi övgü ile anılırlar. İçlerinde kunduracı, bakırcı, demirci, kalaycı, yapı ustaları, değirmenci, terzi, berber gibi zenaatlarla Ereğli’nin ihtiyacı olan şeyleri Ermeniler karşılardı. Müslüman halk daha fazla ziraat ve hayvancılık işleriyle uğraşırlardı. 1940-1950 arası Ereğli’de 150 hane civarında Ermeni aile yaşıyordu. Zamanla İstanbul ve diğer ülkelere göç ettiler. Ereğli’de halen bahsedilen kişileri anmadan geçemeyeceğiz; Ahçı Gülhatun Dudu, düğünlerde yemek yapardı. Bisikletçi Zaven babası Hampar, kalaycı Kirkor, terzi Boğuz, terzi Artin Agop, kunduracı Gülbenk, kunduracı Ohan, bakırcı Artin Mıhçı, Ereğli aşığı olan oğlu Agop Mıhçı, tüccar Milkon efendi, Bedrus Efendi(İstasyon Caddesindeki Şevket Beyin konağının eski sahibi), Armenak Efendi gibi kişiler… Hampar boyacı bir kazan kökboyalı su ile suyu değiştirmeden 7 renk ip boyardı.Bu bugün olmayan rekordu. Kelleci Arekel koyun kellesini satardı, öyleki ünü bütün Türkiye’ye yayılmıştı.Trenle gelip kelle yiyenler her gün olurdu.Adanadan,konyadan. Kasaplar; Agop Paçacı, Agop Yıldız, Cebrail, Agop Yıldız’ın babası Ohannes Yıldız kilise ve papaz olmadığı için düğünde nikah, ölümlerde ölüm duasını yapardı. Birde mezarlığa gelirsek, önce Ermeni mezarlığı gül bahçesi iki su arasında idi. 1945’lerde istimlak olup kara sudaki Ermeni mezarlığına nakledildi. Daha sonra 1997’de o zaman ki belediye başkanı Kenan Akpınar meclis başkanı Hamdi Cağıran Agop Mıhçı’nın isteği üzerine mezarlığın çevresini yaptırarak koruma altına aldılar. Ereğli Ermenileri Şam, Halep, Beyrut gibi yerlere gittiler. Daha sonra 1918 yılında yeni bir kanunla bir kısmı Ereğli’ye dönebildiler. Bu dönenlerden biriside bakırcı Artin Mıhçı(7 yaşında gitmiş 12 yaşında dönmüş) o dönemden bir anısını şöyle anlatır: Şam’da babamlar kalaycı dükkanı açmışlardı. Dükkanın önünde sakallı bitli bir kişi içeri bakıyor. Babam bu zatı tanıdı ‘Halisa! Sen misin? Diye içeriye alıp sarılıp ağladılar. Ben çocuk olduğum için bitli adama sarılıp ağlamalarını hayretle baktım. Bu zat ağaların Derviş izbudak’ın kardeşi Halis Efendi imiş. Harpte esir düşmüş. Babamlar bu zatı tıraş ettirip yıkayıp eve aldılar. Yemekten sonra uyutmadılar(bitten kurtulan uyursa zehirlenirmiş) geç zaman uyudu 10-15 gün misafir edip Ereğli’ye gönderdiler. Diye anlatırdı. Buradan da anlaşılacağı gibi Ereğli’nin islam’ı Ermeni’si yıllarca dost hatta bir kardeş gibi yaşamışlar. Müslüman ve Ermeni Bayramlarını birlikte kutlarlardı. Tarih boyunca Şehrimizde Ermeniler yoğun olarak iki mahallede yaşamışlar sanat ve ticarette uğraştıklarından hepsi zengindi. Çocuklarının tahsilini Amerika, Fransa, İngiltere, İsviçre’de görmelerini sağladılar. Zaman içinde yerli Ereğlililerde çocuklarını bu ülkelerde okutmaya başladılar. Tatil dönemi geldiğinde yurtdışında okuyan öğrenciler evlerine döndüklerinde şehrin havası değişir, şehir buram buram kültür kokardı. Kışlık yazlık sinemalarımız vardı. Bez fabrikasındaki sinemada yabancı filimler oynardı. Mahallelerde imece usulü ön planda olup biz Türklerde düğün, nişan, ölüm, hastalık gibi durumlarda mahallenin yanabası-genabasi(büyük abla) organizasyonu sağlardı. Ermenilerin ablasına da dudu denirdi. Bu sebeple midir? Bilinmez dudu ismine çokça rastlanırdı. Gülbenk Kürkcü Bu gün Türkiye içinde veya dışında yaşayan Ereğlili ermeniler 1950 yılında Ereğli’de nasıl yaşadılarsa bu günde aynı yaşıyorlar. Yurt dışına gidiyoruz hala Türkce konuşup, tavla oynarken bile Türkce küfrediyorlar. Bizim çocuklar yurt dışına gittimi Türkceyi unutuyorlar. Bugün Ereğlide Ermeni vatandaşlarımız keşke olsalardı. Ereğli bu günki durumundan daha önde olurdu. İstanbulda yaşayan Ermeni abime sordum neden Ereğlide kalmadınız diye Dedi ki ben evlendiğim gün Ereğlide kilise ve papaz yoktu. İnancımıza, adetlerimize gore zivaf gecesine bizi papaz katardı. İnan papaz olmayınca altı ay kadar aile olamadık. Konya yolunda bir kaza olmuş. Orada bulunan papaz efendiyi tesadüfte olsa Ereğli’ye getirip prosedürü uyguladık dedi. Kısacası yenilikleri çağa ayak uydurmayı Ermeni dostlarımızdan öğrendik. Yeniliklere açıktılar dünyayı takip edebiliyorlardı. Basit mucitlikleri her zaman yapıyorlardı. Agop abi anlattı karpitden bir lamba yapmış Ereğlideki bütün düğünlerde agop abiyi ararlar oda sıra vererek aydınlatma işini yaparmış. Ermeni vatandaşlarımızdan örnek verecek olursak; Dr. Simon; Muayenehanesi vardı. Şimdiki Mispide’nin yerinde paralı parasız hastaları muayene eder, o dönemde Ereğli’nin etrafı sazlıklarla kaplı olduğundan sıtma hastalığı yaygındı. Dr. Simon merkeple köy, mezra, harman yerleri gibi yerlere gider vatandaşa sıtma asısı yapar karşılığında da bir ücret almazdı. Karabet Usta; Demir ustasıydı yeni evlenen, ev yaptıran Ereğlilere hiçbir ücret almadan çiçek saksısı yapar hediye olarak verirdi. Kalaycı Koca Kirkor; Kalaycı ustasıydı kalaycılığının yanında yaz kış safari turları düzenleyen kışın avladıkları av etinden arabası yaptırıp dostları ile paylaşan bir kişi idi. Bakırcı ve Kalaycı Artin Usta; Yıllar yılı Ereğli’nin bakır ihtiyacını karşıladı, kalaycılık yaptı. Bu mesleğin kalfa ve ustalarını yetiştirdi. Yetiştirmiş olduğu ustalar Hacı Ali, Bakırcı İbrahim usta, Kalaycı Necdet gibi kişilerdi. Zeki Usta; Ermeni idi Babasına Hacı Usta denirdi. Ereğli’yi ilk traktörü ve bicer döveri getiren tamirini yapan ve bizlere öğreten baba ile oğlu idi. Tellioğlu; Şarap imalatı yapar kupası 10 kuruş. veya tahta fıcı ile satardı. Agop Usta; Ermeni kasaplık mesleğini ifa ederdi. Cebrail Usta; Sucuk ve pastırma yapımını Ereğli’ye öğreten kişi idi. Sarkiz Çerkezyan; 98 yaşına kadar yaşamış Ereğli dokuma bez fabrikasının yapımında emeği geçmiş. Babası da ünlü bir seyisti. Ereğli’de dini ve milli bayramlarımızda burada yaşayan ermeni kardeşlerimiz, bizim gibi cami vakti dükkanlarını kapatırlar mübarek ramazan ayında bir Müslüman gibi dükkanlarını açıp bir Müslüman gibi hiçbir şey yemeyip, içmeyip dükkanlarını kapatırlar bizlere büyük saygı gösterirlerdi. Armenek efendi: Ambar ve nakliye işi yapardı Yarbant: Katiplik yapardı Hırant: Terzi Garbis Usta: Acentacı Sinan Usta: Tamir ve acentacı Sahak: Gazete Satardı.
Deniz han
10 Şubat 2015 SalıHer ne kadar bizden kendini gizleseler de, bir yerlere saklanmış olsalar da, bu dünyada görüşemeyecek olsak da bizim dostluğumuz, kardeşliğimiz, yoldaşlığımız her koşulda ebedî bir ibadet gibi sürecektir.