FAKİRLİK LOBİSİ VE ÇÖZÜM

Merhaba sevgili okuyucularım sizleri saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

Bugünün dünyasında bildiğiniz üzere müthiş bir fakirlik almış başını gidiyor. Dünyanın birçok ülkesinde hatta buna gelişmiş ülkelerin bazı vatandaşları da dâhil fakirlikle mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Bu insanlar bilinçli bir şekilde temel ihtiyaçlarından mahrum bırakılıyor. Evet, bilinçli bir şekilde.

Deccalin başında bulunduğu İngiliz derin devleti(Yuvarlak Masa) tüm dünyadaki maddi varlığı elinde tutarak hem ülkeler bazında hem de bireysel olarak insanların fakirlik yaşamasını istiyor. Böylece ülkeleri ve insanları kontrol altına almayı kolaylaştırıyor. Çünkü ekonomik olarak muhtaç olmak demek her anlamda her türlü suistimale açık hale gelmek demektir. Özellikle Müslüman ülkeler buna maruz bırakılıyorlar. Ve Afrika. Çünkü bu ülke halklarının ekonomik refahı ve bilinçli olması demek İngiliz derin devletinin planlarının çökmesi demektir. Bu nedenle de bu işlerine gelmiyor. Tabi iş sadece para boyutunda değil. Paraya bağlı olarak gıda ve temel ihtiyaçlar yönünden de müthiş bir fakirlik ortada. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamadığında ya da ekonomik sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kaldığında hiçbir zaman kaliteye, sanata estetiğe bilime katkı sağlayacak işlerle meşgul olamıyorlar. İşte birçok yönden insanlar zaafa uğratılarak İngiliz derin devletinin kontrolünde bir ekonomik sistemde yaşamaya mahkûm ediliyor.

Özellikle Müslüman ülkelerde bilinçli bir propaganda yapılarak Peygamber Efendimizin(SAV) de fakir olduğu insanların bilinçaltına işlenmiştir. Böylece Müslümanların ekonomik rahatlık ve zenginlik için çaba göstermeleri de engellenmiştir. Fakat gerçekte böyle midir? Peygamber Efendimiz(SAV) gerçekten fakir miydi? Tabii ki değildi. Bu ayetle sabittir. Allah Kuranda bunun böyle olmadığını şu ayette işaret ediyor:

Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?(Duha Suresi 8)

İşte görüldüğü gibi İngiliz Derin devleti sistematik bir şekilde yüzyıllardır uydurma hadis ve rivayetlerle Müslümanların refah içinde yaşamalarını engelleyecek birçok sinsi planı devreye sokmuştur.

Yine Kuran da ayetlerde Müslümanların her yönden birlik olup birbirlerini kollamaları istenmekteyken İngiliz Derin devleti Müslümanları bölüp parçalayarak birbirine düşman etmiş ve birbirlerinden koparmıştır. Kurandaki velayet sistemi vardır. Zekât kavramı da buna bağlıdır. Aslında zekât meselesi de İngiliz derin devleti tarafından aslından saptırılmıştır. Bugün bilinen haliyle zekât kırkta birdir derler. Fakat Allah ayette zekâtın ne olduğunu bize bildiriyor. Bakalım zekât gerçekten kırkta bir miymiş?

Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: 'İhtiyaçtan artakalanı.'(Bakara Suresi 219)

Evet, ayet açık ve net ortadadır. Zekâtın kırkta bir olduğuna dair Kuran da hiçbir ayet yoktur. İnfak edilecek olanların içinde zekâtta vardır. İhtiyaçtan arta kalan. Bu velayet sistemidir. Eğer bir Müslümanın ihtiyacı olandan fazla neyi varsa Müslüman kardeşiyle paylaşmak zorundadır. Bu Allahın emridir. Eğer bir ev ihtiyacını karşılıyorsa ikinci evini infak etmek zorundadır. Yine birden fazla aracı varsa ve biri ihtiyacını karşılıyorsa diğerlerini infak etmek zorundadır. İşte bu şekilde bir sistemin toplumda olduğunu düşünün. O zaman ekonomik olarak hiçbir insan fakirlik yaşamaz, temel ihtiyaçlarını karşılamada güçlük çekmez. Zaten Allahın bizden istediği sistem de budur. Ama ne yazık ki İngiliz derin devletinin sinsi planları ve uygulamaları ile Müslümanlar Kurandan uzaklaştırılarak bu sistem de unutturuldu. Ve dünya tamamen İngiliz derin devletinin ekonomik hegomanyasına girdi. Bugün hem parasal hem de temel ihtiyaçlar anlamında aslında dünyada sahip olunan varlıklar tüm dünyaya yüzyıllarca yetecek durumdadır. Ama İnsanların bu refaha ulaşmamaları gerekir ki Deccal ve İngiliz derin devleti istediği gibi insanlara hükmetsinler. Ve insanları hiçbir şekilde refaha huzura ve mutluluğa kavuşturmasınlar.

Peki, çözüm nedir? Çözüm Müslümanların bir an önce Kuran da anlatılan gerçek İslama dönerek Kuran ahlakını yaşamaya başlamalarıdır. Yüzyıllardır İslam âleminin başına bela olan uydurma hadis ve rivayetlerle oluşturulmuş bağnazlık ve yobazlık dininden kurtulmaktır. Nur Suresi 55. ve Fetih Suresi 28. ayetlerinde Allah, İslamın dünyaya hâkim olacağını vaat etmiştir.

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaat etmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir.(Nur Suresi 55)

O'dur ki, peygamberini hidayet ve hak din ile gönderdi; Onu bütün dinlere üstün kılmak için... Buna şahit olarak da Allah yeter.(Fetih Suresi 28)

Bu ayetler çerçevesinde İslamın dünyaya hâkim olacağı açık ve nettir. Bu hâkimiyet de Mehdi vesilesi ile gerçekleşecektir İnşaAllah. Bize düşen; Deccal ve İngiliz derin devletine karşı bu yolda ilmi mücadelemize devam etmektir. Mehdi, Kuran ahlakını ve İslamı Allahın izni ile dünyaya hâkim edecektir.

Bilindiği gibi lidersiz hiçbir mücadele yapılamaz ve kazanılamaz. Ahir zamanın lideri ise Mehdidir.

Bu dönemde Mehdi liderliğinde İslam dünyaya hâkim olacak, İngiliz derin devleti ve Deccal tüm gücünü kaybedecektir. Böylece tüm dünyada başta ekonomik olmak üzere tüm anlamda refah, huzur ve mutluluk yaşanacaktır. İnsanlar hayatın her alanında kaliteli bir hayata kavuşacaklardır.

Asel UÇAK

Araştırmacı-Yazar