Güçlü ve kalıcı bir mücadele, ancak onlar gibi fedakâr, mücadeleci, atılgan, gözüpek, adanmış, ama; umutlarını, özlemlerini halk saflarında büyüten birer devrimci olmakla sürdürülebilir.
Toprak uyandı.
Sürdüler toprağı: Pir Sultanlar, Yunus Emreler, Şeyh Bedrettinler ve Mustafa Suphiler. Her seferinde Güneş gösterdi yüzünü, havalandı toprak. Mayısa gebe kaldı Nisan yağmurları. Verimliydi her karışı, beslenmişti nice kültürlerden ve uygarlıklardan. Vurunca kazmayı böğrüne fışkırır özgürlük destanları türkü formunda.
Anadolu bu, daha dün Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı destanları yazıldı o toprağın üzerinde. Kralların, Sultanların, Emperyalistlerin ve Darbeci Generalle-rin kaçacak delik aradığı, asırlardır bağımsızlık güneşinin batmadığı kısrak başıdır. Bu toprak sömürücülere, zalimlere, diktatörlere karşı tarihin her döneminde ekilen, sürülen topraklardır.
Toprak tohuma kavuştu.
6 Mayıs 1972 günü sabaha karşı tohum ekildi Ankara bozkırın da, üç fidan fışkırdı toprağı delercesine, toprak verimliydi, onlardan önce düşenlerin kanları sulamıştı ve düşünceleri güneşi kıskandıracak kadar can vermişti DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN adlı tohumlara. Toprak tohuma, tohumsa toprağa kavuşmuştu. Doğa dengesini bulmuş, yasasını yürürlüğe koymuştu. Üç fidan güneşi zapt etmek için yükselirken göğe peşlerinden yeni tohumlar düşüyordu BAĞIMSIZ TÜRKİYE diyerek bu verimli topraklara.
Onlar ne ilk ne de sonuncu oldular, kendilerinden öncekileri bağırlarına basıp taşıdılar idam sehpalarına. Miras bıraktılar kendilerinden sonra gelenler yağlı urgan ucunda şu sözleri:KAHROLSUN EMPERYALİZİM, YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE.
Fidanlar boy verdi.
Can olmuştu bu topraklar yeni fidanlara, 1980 de tümünün kökünü kurutmak için saldırdılar, kopardılar ve biçtiler. Ama bir kez düşmüştü toprağa tohum, onlar nafile çabalarını sürdürdükçe tohumlar fidan olmaya devam etti, anaların gözyaşlarıyla sulanarak. Yoktu artık geriye dönüş, Tarihin tekerine çomak sokmak boşunaydı. Yazılıyordu kanla, gözyaşıyla da olsa bu topraklarda devrim tarihi.
2013 Haziranına gelindiğinde fidanlar verimli toprağı kaplamış milyonlar olmuştu, Gezi Parkın da fidanlar ağaçlara dönüşmüş, başları çoktan güneşe ulaşmıştı, fidanlar bütün dünyayı şaşkına uğratırcasına binlerce ağaç oluyordu, gaz bulutları-na rağmen. Taksim de söylenen ÖZGÜRLÜK türkülerine dünya eşlik ediyordu. On dördünde bir çocuk takmıştı peşine bütün özgürlük sevdalılarını ve hep bir ağızdan Nazım’ın şu sözlerini “Biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini, biliriz öylece yaşamasını, ölmesini” haykırdılar, haykırdılar, haykırdılar.
Fidanlar çiçek açtı.
Çiçekler üstünde uçuşan arılar bal yapmaya başladı, bu vatan, bu toprak bizim. Dağlarında çiçekler açarken ulaşacak gökyüzüne ağaçlar her biri Deniz, Yusuf ve Hüseyin adlarını alarak. Bağımsız olarak yaşamak bir orman gibi kardeşçesine ve inadına özgür yaşamak bu topraklarda bu halkın hakkıdır.
Her şeye rağmen gülün, gülün ki yüzlerinizde devrimin güller açsın.
Bu Haber Hakkında Ne Söylemek İstersiniz?
UYARI: T.C. kanunlarına uymayan, konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren, inançlara saldıran, şiddete teşvik eden ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.