İsraile karşı kınamadan ileri gidilmediğini belirten Saadet Partisi Konya İl Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Esat Ergener; Terör devletinin son 10 yılda artan bu baskı, yıldırma ve zulüm uygulamaları karşısında ne yazık ki beylik kınamalarından başka hiçbir şey yapılmadı. Son yıllarda İsrail ile olan ticaret hacmimiz ikiye katlanmış, ana akım medyada İsrail işgalini meşrulaştırmak için yayınlara ufak dokunuşlar yapılmıştır. dedi.
Saadet Partisi Konya İl Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Esat Ergener, Dünya Kudüs Günüyle ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Her Ramazan ayının son Cuma günü Dünya Kudüs Günü olduğunu belirten Ergener; On bir ayın sultanı olan Ramazan ayının sonuna yaklaşmış bulunmaktayız. Aynı zamanda Ramazan Bayramını idrak edeceğimiz günlerin içerisindeyiz. Ramazan Bayramının ülkemize ve bütün İslam alemine barış ve huzur getirmesini Rabbimizden niyaz ediyoruz. Ramazan ayının son Cuma günü dünya Kudüs günü olarak bilinir. 1917 BalfourDeklarasyonu ile başlayan süreçte Filistin topraklarında 1948 yılında İşgalci İsrail kurdurulmuştur. O tarihten günümüze kadar terör devleti İsrail, Filistin topraklarındaki işgalinin sınırlarını kademeli olarak genişletmiş, Filistin halkına her türlü bası ve zulmü sistematik hale getirmiştir. Terör devleti özellikle son 10 yılda saldırılarını arttırarak 3 milyon Filistinliyi Gazzeye hapsederek çeşitli ambargolarla yıldırmaya çalışmıştır. dedi.
MESCİD-İ AKSANIN ALTINI KAZIYORLAR!
İşgalci siyonist rejimin 1969dan beri Mescid-i Aksanın altında kazı çalışması gerçekleştirdiğini belirten Ergener; 1948 yılında Batı bölgeleri işgal edilen Kudüs kentinin Mescid-i Aksanın da bulunduğu doğu kesimi 1967 yılında Siyonist İsrailin işgaline girmiş idi. Bu tarihten itibaren kente yönelik planlarını sistemli biçimde uygulayan işgal rejimi, ilk büyük hamlesini 21 Ağustos 1969 tarihinde yaptı. Yahudi bir fanatiğin öncülüğünde bir grup siyonistle, Mescid-i Aksaya sabotaj düzenleyerek caminin önemli bir kısmını tahrip etmişlerdi. Bunun üzerine tüm İslam dünyası liderlerinin tepki göstermesi, bu liderlerle önemli (!) askeri işleri olan Amerikayı, İsraile karşı baskı uygulamaya zorlayınca süreç duraksadı. Çok geçmeden 1970-72 yılları arasında Mescid-i Aksayı çevreleyen surların hemen altında bu kez arkeolojik çalışma adı altında tünel kazılarına başlandı. Güney ve batı kesimlerinde başlayan kazılarda cami sınırlarının içine girilerek, yaklaşık 13 metre altta bazı oyuklar açıldı. Batı tarafındaki duvarların altında yer alan yeni kazılar, 1974ten başlayarak 1976ya kadar sürdü ve aralarında Ubade bin Samit ile Şeddat bin Evs gibi sahabe kabirlerinin de bulunduğu Müslüman mezarlığının yok edilmesi ile devam etti. şeklinde devam etti.
TARİHİ MİRASA KALICI ZARAR VERDİLER!
1979 yılında işgalci siyonist rejimin Mescid-i Aksayı doğu – batı yönünde ikiye bölündüğünü ifade eden Ergener; Süleyman mabedinin kalıntılarını arama bahanesiyle yürütülen kazılarda 1977 yılından itibaren caminin kadınlar bölümünün tam altına ulaştılar. Ağlama duvarı yönünden kazılarını sürdüren Siyonistler, 1979 yılında Mescid-i Aksayı zemin altından doğu-batı yönünde ikiye böldüler. Yine aynı yıl yapılan resmi açılışla, tünel içinde küçük bir Yahudi ibadethanesi geçici olarak kullanılmaya başlandı. Böylece işgalinin ilk 10 yılında Kudüsün sembolü durumundaki Mescid-i Aksayı yok etme siyasetini sistemli ve sinsi bir şekilde yürüten işgal rejimi, arkeolojik olduğu iddia edilen kazılar sonucunda, Mescid-i Aksa bünyesinde ve çevresindeki tarihi eserlere, (camiler, mezarlıklar, medreseler, surlar, tekkeler ve hanlar) ya tamamen yok etmiş ya da kalıcı hasarlar vermiş oldu. 1982 yılından sonra başlayan ikinci aşama yeni kazı ve yıkım çalışmalarında, çevredeki bazı Arap sakinlerin evleri kamulaştırıldı ya da doğrudan doğruya Yahudi yerleşimcilere verildi. (Bu dönemde bedava ev sahibi olan Yahudiler arasında Ariel Şaron da bulunuyor.) 1994 yılında Siyonist Kudüs Belediyesi Kudüs 2020 projesini kabul ederek, Aksanın çevresindeki Müslüman nüfusun tahliyesi sürecini hızlandırdı. dedi.
MESCİD-İ AKSAYI SÜLEYMAN MABEDİNE DÖNÜŞTÜRMEK İSTİYORLAR!
Ergener, Temmuz 2000de İsrail parlamentosunun Kudüsü ebedi başkent olarak tanıdığını belirterek şunları söyledi; Ocak 1999 tarihinde Mescid-i Aksayı Süleyman mabedine dönüştürme yolunda İsrail kamuoyunda resmi tartışmalar başlatıldı ve sonraki günlerde yapılacak provokasyonlara ortam hazırlandı. Çok geçmeden, Temmuz 2000 tarihinde toplanan İsrail parlamentosu, Kudüsün İsrailin ebedi başkenti olduğunu yasa maddesi haline getirdi. Vakit kaybedilmeden Kudüs Belediye başkanlığı, haremi şerif bölgesinde Yahudilere de ibadet izni verilmesi konusunda lobicilik çalışmalarını yoğunlaştırdı. Eylül 2000 tarihinde Ariel Şaron tarafından yapılan provokatif Aksa ziyareti, camiye yönelik en cüretkâr saldırılardan biri olarak tarihe geçerken, Aksa intifadasının başlamasına neden oldu. Bu süreç içinde çeşitli saldırılar sonucu 5 binden fazla Filistinli şehit edildi. Ancak bu hamle yakın tehdidi ortadan kaldırmış olsa da Yahudi grupların bundan sonraki ziyaretlerini tamamen önleyemedi. O tarihten itibaren günün belirli saatlerinde Yahudi grupların cami haremine girmelerine güvenlik desteği ile göz yumulmaya başlandı2008 yılı sonundan itibaren Aksa Camiinin çevresindeki mahalleleri boşaltmaya başlayan Siyonist yönetim, Silvan, Şeyh Cerrah ve Butsan mahallelerinde, Müslümanlara ait çok sayıda evi tahliye ettirdi. 2009 yılında Kudüs belediyesi aldığı karar ile Doğu Kudüste ruhsatsız olduğu gerekçesiyle Filistinlilere ait evlerin yüzde 25inin yıkılacağını açıkladı. Bu yıkımlara Aksa çevresindeki mahallelerden başlanma ihtimali üzerine fanatik Siyonistler mabet maketleri ile provokatif faaliyetlerine hız verdi. Nitekim o tarihten itibaren Siyonist gruplarca harem bölgesine yönelik günlük rutin turlar başlatıldı. 2011 yılındaki Arap baharı süreci ise işgalcilere adeta altın bir fırsat sundu.
MESCİD-İ AKSA İNSANSIZLAŞTIRILDI!
ABD Başkanı Trumpın Mayıs 2017deki son ziyaretinin Binyamin Netanyahu kabinesine adeta bir onay olarak kabul edildiğini belirten Ergener; Olayların trajik boyutlara ulaşması nedeniyle dünya kamuoyunun dikkati farklı önceliklere yönelirken, İslam dünyasının da kendi içindeki çatışmaları nasıl önleyeceğine odaklanması, Siyonist işgalcilerin Kudüse yönelik eylemlerine cesaret verdi. Sistemli biçimde yürüttükleri fiziki yıkım ve insan yerleştirme politikalarını artırırken, ABD Başkanı Trumpın Mayıs 2017deki son ziyareti Binyamin Netanyahu kabinesine adeta bir onay olarak kabul edildi. Çok geçmeden işgalci hükümetin kabinesi Aksa Camiinin altında kabine toplantısını yaparak bu konudaki pervasızlığını gösterdi. Gelinen aşamada adım adım mescidin içine dahi giren işgal askerleri, tüm harem bölgesini kameralarla donatarak ibadethaneyi tam bir hapishaneye dönüştürdü. İçeriye girerken aranan Müslümanlardan sakıncalı bulunanlar ibadetten alıkonulmakta ve mescit adeta insansızlaştırılmaktadır.
TİCARET HACMİMİZ İKİYE KATLANDI!
İsraile karşı kınamadan ileri gidilmediğini belirten Ergener; Terör devletinin son 10 yılda artan bu baskı, yıldırma ve zulüm uygulamaları karşısında ne yazık ki beylik kınamalarından başka hiçbir şey yapılmadı. Son yıllarda İsrail ile olan ticaret hacmimiz ikiye katlanmış, ana akım medyada İsrail işgalini meşrulaştırmak için yayınlara ufak dokunuşlar yapılmıştır. Müslümanlar işgale alıştırılmaya ve Kudüse sadece turist olarak gidip gelmeye razı edilmeye çalışılmaktadır. İktidar sözde Filistin halkının yanında, fiiliyatta ise ABD ve İsraille iş birliğini sürdürmeye devam etmiştir. Ne olursa olsun İsrail mutlaka zail olacaktır çünkü kötülük asla ebedi olamaz. Kudüs İslamındır. Yaşasın özgür ve bağımsız Filistin. dedi.
Bu Haber Hakkında Ne Söylemek İstersiniz?
UYARI: T.C. kanunlarına uymayan, konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren, inançlara saldıran, şiddete teşvik eden ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.