Aile içi sorunlar, ekonomik sorunlar, salgın hastalıklar gibi gibi birçok durumun bireyde strese neden olabileceğini dile getiren Bahar Terapi Merkezi (BTM) yetkilisi, çocuk ve aile terapisti Pedagog BaharCan Işık, stresin ortaya çıkma sebeplerinin genel olarak herkeste aynı olduğunu fakat stresi yaşama biçiminin kişiden kişiye değişkenlik gösterdiğini dile getirdi.
Salgın hastalıklar sürecinde birçok insanda kaygı ortaya çıktığını ifade eden Pedagog Bahar Can Işık, Ereğli Güneş Gazetesine yaptığı açıklamada, stresin bir tehlikeye karşı doğal bir reaksiyon olduğunu belirtti. Bahar Can Işık, bu konuya ilişkin şöyle konuştu:
Dış ortamdan fiziksel bir tehlike geldiği veya bizim bir durumla karşılaştığımızda bunu bir tehlike olarak algıladığımız zaman bir tepki gösteriyoruz. Öncelikle fizyolojik tepki veriyoruz vücudumuz savaş veya kaç durumuna uygun olarak değişikliğe uğruyor ve düşüncemiz sadece tehlike olarak gördüğümüz obje veya olaya bağlanıyor. Artık tüm diğer yaşam olaylarının önemi azalıyor. Strese neden olacak etmenler ortadan kalktıktan sonra alarma geçmiş durumumuz ortadan kalkıyor. Bizim için tehlikeli olan stres değil; stres bir hayatta kalma tepkisi ve yaşamımızı devam ettirebilmek için olması lazım.'' dedi.
Pedagog Bahar Can Işık, bizi esas olarak mahveden duygunun tehlikenin hep orada var olduğunu düşünmemiz olduğunu belirterek, sürekli aklımızda tehlikede olduğumuz düşüncesi olduğu zaman vücudun her zaman alarm durumunda olduğunu, homeostaz yani iç dengemizin hiç gerçekleşmediğini, bunun da kısa ve uzun vadede birçok negatif sonuçlarının olduğunu belirtti.
Bahar Terapi Merkezi (BTM) yetkilisi, sürekli yaşadığımız stresle; yani biz buna kaygı veya anksiyete diyoruz; baş etme yöntemleri hakkında bilgi vererek, şunları söyledi:
Kaygı yaşayan birey stresten kaçmak istiyor. Çünkü iç dengemiz bozulduğu zaman vücudumuz sanki fiziksel acı çekiyor ve sürekli olayların en olumsuz yönlerine odaklanıyoruz ve çaresizlik, yetersizlik, üzüntü, kaygı vs birçok olumsuz duyguları yaşıyoruz. Kronik stresten kaçamadığımız zaman ise saldırganlaşabiliyoruz, içimize kapanabiliyoruz, sürekli öfkeli hisedebiliyoruz, çökkün bir duygu durum içinde olabiliyoruz ki bunlar fonksiyonsuz savaşma, kaçma veya donup kalma tepkileridir. Baş etme biçimlerinin hangisini uyguluyorsak, gerekli bilişsel ve davranışçı stratejileri bilmiyorsak bu anksiyete bizi esir alıyor ve sürekli aynı yaklaşımda bulunuyoruz ve farklı sonuçlar bekliyoruz. Bu da problemimizi çözmemizi imkansızlaştırıyor.
Belirsizlik strese neden oluyor
Stresin ortaya çıkmasına neden olan durumlara ilişkin Bahar Can Işık, şunları kaydetti:
Eve hapsedilme örnek olarak alınırsa, insanlar sıkışmışlık ve engellenmişlik duygusu yaşadıkları zaman stres ortaya çıkabilir. Bu salgın hastalıklar sürecinde evde çok fazla vakit geçirdiklerinde, düşünceler şu şekilde değişiyor. Sürekli evde kalma kontrolün elimizde olmadığı ve bunun ne kadar süreceğini bilmememiz, sıkıntı yaşayacağımız, elimizden bir şey gelmeyecek düşünceleri ve sıkışmışlık ve çaresizlik düşüncelerine yol açıyor. Stresin ortaya çıkmasına neden olan birçok kaynaktan bu 3 tanesi önemli. Belirsizlik, engellenmişlik ve çaresizlik duygularını sürekli aklımızdan atamadığımızda kaygı bozuklukları baş gösteriyor. Sürekli başımıza veya sevdiklerimizin başına kötü bir şey geleceğinden endişeleniyoruz, önlem almaya çalışıyoruz ama kontrolümüz dışında birçok faktör var, umutsuzluk, çaresizlik kontolsüzlük bizi perişan ediyor. Kaygı bozukluğu yaşarken aynı zamanda boş vaktimiz çoksa, geçmişteki yaşadığımız rahatsızlık verici olaylara ve yaşantılara takılı kalıyor ya da gelecekte yaşanacak olayları negatif olarak yorumlayıp, kötü olaylara muhatap olacakmışız gibi düşünüp kaygılanıyoruz.
Halbuki geçmiş geçmişte kalmalı ve gelecekte başımıza kötü olayların gelip gelmeyeceğini bilemeyiz, onun için kendimize bu konuda pozitif telkinde bulunabiliriz. Kendimize, işlerin yolunda gideceğini, bu yaşadıklarımızın bir süreç olduğunu, gelecekte ne olacağını bilemeyeceğimizi, geçmişte yaşadığımız ve gelecekte yaşayacağımız olumlu olayları sürekli aklımıza getirmemizin çok daha iyi olacağını, ne zaman aklımıza olumsuz düşünceler gelse, yerine olumlu bir düşünce koymayı söyleyebiliriz. Bu stratejinin yöntemleriyle ilgili profesyonel kişilerden destek alabiliriz.
Salgın hastalıklar karşısında çocuklar da çok etkilenir
Bahar Can Işık, Evde mecburi olarak sürekli kalmak zorunda olan çocukların duygu durumları bozuluyor. Eski alışkanlıklarını, okul içi sosyalleşmelerini özlüyorlar. Sonuçta insan sosyal bir varlık. Gruplar içinde yaşamaları gerekiyor. Çocuklar hareket edemediği ve kendilerini gerçekleştiremediği sürece öfkeleniyorlar, kızıyorlar ya da içlerine kapanıyorlar. Kişilik yapılarına ve ailelerin yaklaşımlarına göre bu duygu durumları değişiyor.''
Evde kaldığı süreçte çocukların sürekli televizyon, tablet ya da bilgisayar gibi elektronik eşyalarla zaman geçirdiğini de dile getiren BTM Yetkilisi Bahar Can Işık, onların kalitesiz zaman geçirdiğine de dikkati çekti. Bahar Can Işık, Evde kapalı kaldıklarında çocuklar umutsuzluk ve çaresizlik duygusu içerisine girebiliyor. Çocuklar sürekli aynı şeyleri yapmaktan çok sıkılıyor. Bu yüzden çocuklar ya aşırı yemek yemeye başlıyor ya da acayip bir şekilde vücutlarını dinlemeye başlıyorlar.'' dedi.
Açıklamanın sonunda Bahar Can Işık, çocukların ve yetişkinlerin böyle zorlu süreçleri olumlu ve yeni bir deneyim olarak pozitif bir şekilde algılamalarının, evde yapacak daha farklı faaliyetlerin büyükler tarafından bulunması ve çocuğun desteklenmesinin, özellikle ebeveynlerin yaşam olaylarıyla ilgili ümitli, pozitif ve akılcı bir şekilde düşünmelerinin, evdeki herkese büyük yarar sağlayabileceğini dile getirdi.
Bahri Can
Bu Haber Hakkında Ne Söylemek İstersiniz?
UYARI: T.C. kanunlarına uymayan, konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren, inançlara saldıran, şiddete teşvik eden ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.